Yan Odadan Filmler’de yaza erkenden giriş yaptık! Dokuzuncu sezonun filmkolik star adayları dördüncü görevde, soğuklar henüz şehri terk etmemişken özlem duyduğunuz (#kışadamı) yaz sıcaklarını getirdi yarışa. Güneşin yaktığı, nemin nefessiz bıraktığı havalarda geçen film önerileri istememin ardından Bergman’dan Rohmer’e, Cantet’den Gomes’e hoş bir seçki oluştu. Şimdi yine önce yüksek not alanları yüceltip, ardından da düşük not alanlara isyan edeceğim. Hazırsanız, blogumun ödül sezonu haricinde varlığını sürdürmeme sebep yarışmamda dördüncü göreve besmelesiz (!) giriyorum.
Eski sezonlarda olsa başına önyargılı oturacağım o iki filmle girizgahı yapmam en mantıklısı olacak. İlk kurbanım Şakir Yıldız. Autumn Sonata, The Seventh Seal ve Persona ile ayrı ayrı üç defa Yan Odadan Filmler podyumundan geçmiş Ingmar Bergman’ın adını daha evvel duymadığım Summer with Monika‘sını göndermiş Şakir. Film, düpedüz vakti zamanında hepimizin ister istemez kurduğu o hayalleri, tam da gerçek hayata yakışır şekilde yıkıp parçalarına ayırıyor. Çıkış noktası oldukça basit: Kadını, erkeği fark etmeksizin iki taraf arasındaki sevginin ve güvenin evlilik kisvesi altına girdiğinde bir noktada biteceğine, pembenin en toz formunun mutlaka başka renklerle kirleneceğine inanıyor Bergman. Kadın karakterine biraz mesafeli ve hatta kızgın; fakat fazlaca erkek bir perspektiften bakıyor olmasına rağmen de tutturduğu türkü temposunu buluyor. Bilhassa ele aldığı karakterleri cinsiyetlerine göre inşa etmektense özgeçmişlerine bakarak kavurmasının bunda payı büyük.
Gelmiş geçmiş en favori yarışmacılarımdan Trixie Mattel, nam-ı diğer Onurcan Güden’in tanışmamı sağladığı Eric Rohmer filmlerinden biriyle devam ediyoruz şimdi. Öneri geçen haftanın birincisi Tolga Yılmaz‘dan gelmiş ve filmin başlığı direkt görevi tanımlıyor: Summer. Daha evvel çenebazlığı sebebiyle eleştirdiğim yönetmenin miktarda azalmaya gitse de yine önderliği diyaloglarına bıraktığı bu anlatısında birine bağlanmayı, birini sevmeyi, biriyle aynı cümle içerisinde anılmayı reddeden bir kadın var. Ama tek taraflı bir kural bozan oyunu değil bu. İkili ilişkilerle etiketlenmek istemese de aseksüelliği yüceltip numaralara da kalkışmıyor. Düpedüz hayır, benim yalnız kalmaya, hiçbir yere sığamamaya ihtiyacım var diyor. Cinsiyetinden ve karakterinden ayrı bir bağımsızlık direnişi. Hem de toplumun dayattıklarına omuz silkeninden.
Üçüncü ve son olarak da Mehmet Demircioğlu‘nun Tabu önerisi var. İlkel toplumların dokunulmaz ve eleştirilemez değerlerinden, rüyadan çalma imkansız aşklara kadar geniş bir yelpazesi mevcut bu Miguel Gomes filminin. Bazı bazı sessiz sinemaya da çalan bir dinginlikle işlemiş, arkasında kalıplaşmış tek bir hikâye biçimi bırakmayan filmini. Kaba taslak dört parçaya ayıracak olursanız, göz boyamadan yarattığı hayal gücü ürünü evreninde insanoğlunu tüm habis hisleriyle baş başa bırakıyor. Biraz Holy Motors frekansı aslında bu. İçerisinde hangi mesajı almak isterseniz onu verecek kadar cömert. Hırslarını, sebepsiz öfkelerini, cennet bahçesine sığdırmış. Bir de bu tür kargaşadan bütün yaratan yapımlara kolay kolay kapılmayan bir seyirci olmama rağmen beni avucuna alabilmesi galiba bir kat daha değerli kılıyor Tabu’yu gözümde.
Üçüne de ayrı ayrı aferin çekip, aman ne güzel filmler önermişsiniz diye övgüler dağıtmak mümkün. Ama ille de bir görev birincisi seçeceksek eğer… Mehmet Demircioğlu, tebrikler! Yazı getiren Yan Odadan Filmler görevinin galibi sen oldun.
Şimdi biraz suratımızı buruşturup hayatları uğruna lip sync‘e çıkan ikiliye geçelim… Salih Yavuz Yaman, John Doe’nun (a.k.a. Willam) ödüllerinden aşina olduğum Undertow‘ı seçmiş. Ah be filmkolik star adayım, bilmez misin bu pişmemiş queer filmlerinden yaka silktiğimi? O kadar küçük bir kutuya sığdırılmış ki içindeki tutku, cinsellik ve hezeyanlar; benzer bir deneyimi yaşamamış tek bir kişiye dahi tesir edeceğine zerre inanmıyorum. Kaldı ki tüm ivmesini içerdiği aşka göre ayarlayan bir filmin de en azından o ten tene değince gelen iç geçirmeleri seyircisine hissettirebilmesini bekliyorsunuz. Ama o da yok! Ham bir hâlde atıyor işte önünüze bir et parçasını. Artık haşlar mısınız, buzluğa mı atarsınız, ızgara yapıp afiyetle mi yersiniz… Size kalmış. Ben direkt rafında bıraktım. Olgunlaşırsa, ki buna yetecek bir malzemesi de yok, bir sonraki hayatta görüşürüz.
Ekin Bilge ise Laurent Cantet’nin sohbet üzerine sohbet açan, tek bir mekanda hayatı çözümleyen karakterlerle dolu filmografisinden Return to Ithaca ile denemiş şansını. Bu forma pek itirazım olduğu söylenemez. Kariyerinin tamamını bu üsluba rezerve etmiş olması da Cantet’nin seçimi. Fakat Ithaca’ya dönmemizi gerektirmeyecek bir sohbet var burada. Hani kaçırmasak hiçbir yerimiz ağrımaz. Muhtemelen tiyatro için yazılmış bir teksti dış mekanda oturan oyuncularının üzerine fırlatıp kayıt diye bağırmış. O sözde “derin” muhabbetleri bir sebep – sonuç ilişkisi kurabilmekten aciz. Halbuki karakterleri için yazılmış geçmişler bir Cantet filminden beklenmeyecek kadar gerçek. Sorunu ağızlarını her açtığında tarih kitabına referanslar veren yapay bir lakırdı oluşturmalarından kaynaklı.
Amma velakin… Bu ikili arasında seyiri ufak bir eziyete dönüşen önerinin, Yan Odadan Filmler tarihine geçecek kadar vasat olduğu gerçeğini inkar edemiyorum. Demem o ki; Ekin, bir sonraki görevde tekrar görüşüyoruz. Ama Salih Yavuz, ne yazık ki senin için süzülüp veda etme zamanı geldi.
Ekin Bilge RETURN TO ITHACA 2014 | Laurent Cantet C+ |
|
Mehmet Demircioğlu TABU 2012 | Miguel Gomes A |
Salih Yavuz Yaman UNDERTOW 2009 | Javier Fuentes-León D |
Şakir Yıldız SUMMER WITH MONIKA 1953 | Ingmar Bergman A- |
Tolga Yılmaz SUMMER 1986 | Éric Rohmer A |
Yarışmacı | Yaş | Şehir | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | Sonuç |
Ekin Bilge | 25 | Zonguldak | SAFE | WIN | HIGH | LOW | |||
Mehmet Demircioğlu | 32 | İstanbul | WIN | HIGH | LOW | WIN | |||
Şakir Yıldız | 28 | Mardin | SAFE | HIGH | HIGH | HIGH | |||
Tolga Yılmaz | 20 | İstanbul | LOW | SAFE | WIN | HIGH | |||
Salih Yavuz Yaman | 17 | Antalya | HIGH | LOW | HIGH | ELIM | |||
İhsan Şahin | 23 | İstanbul | SAFE | LOW | ELIM | ||||
Mert Kokılıg | 22 | Adana | LOW | ELIM | |||||
Görkem Akgün | 35 | İstanbul | ELIM | ||||||
WIN: Kazanan, ELIM: Elenen HIGH: Yüksek not, LOW: Düşük not, SAFE: Güvende |