Yan Odadan Filmler – All Stars S03E09: Uğultulu Platolar

Yan Odadan Filmler – All Stars S03E09: Uğultulu Platolar

Yan Odadan Filmler’in üçüncü Yıldızlar Karması sezonunda final öncesi son görevimiz daha evvel Caner Del Rio, Emre Thunderfvck, Adem Flowers ve OnurDeLaCreme’in de bir parçası olduğu beşinci seriden yadigar. Epik filmler seçkisinde Fitzcarraldo, Harakiri ve Marketa Lazarova gibi birbirinden değerli yapımları izleme fırsatı yakalamış, efsanevi iki yarışmacımın başa baş götürdüğü yarışta tırnaklarımızı yememize sebep olacak bir hafta geçirmiştik. Yeni bir kader anında da yine bu epik yapımlardan yararlanmak istedim açıkçası. All Stars 3’ün ayakta kalan son dört silahşörü Edanur Minj, Emre Ritz, Mehmet Taylor ve Mesut Delano son bir kez kozlarını paylaşıp final aşamasına geçecek. Hadi bakalım… Start your engines and may the best movie buff WIN!

Edanur Minj, bu görevi daha evvel yaptığımda da önerilmesini beklediğim o meşhur Peter Weir filmi Master & Commander‘ı yollamış. Uzun zamandır izlemek istediğim ve başına geçmek için bir sebep aradığım yapım, yakın tarihte bolca Oscar adaylığı elde etmiş ama benim henüz ziyaret etmediğim o elit kulübün bir parçasıydı. Karanlık taraftan ayrılırken de Russell Crowe’un kılını kıpırdatmadan hatırı sayılır bir filmografi elde ettiğine olan inancımı biraz olsun kırabildi neyse ki. Kabul, kameranın arkasında usta bir virtüöz var ve öykünün spektrumu tek bir kişiye mal edilemeyecek kadar geniş. Amma velakin Crowe’un kaptanlığını yaptığı gemi epik olabilmek için mübalağadan yararlanmayan serüvenini ister istemez tek bir kadere bağlıyor. Daha doğrusu duygusal ve zihinsel motivasyonlarının tamamı şahane bir romanı ana karakterinin ağzından okuyormuşuz hissiyatı yaratıyor, ki Master & Commander’ın neredeyse lineer anlatısında beni yakalayabildiği nokta tam olarak bu.

Emre Ritz, daha geçtiğimiz sezonda ilk kez tanıştığım Takashi Miike’nin filmografisinden ciddi anlamda övgüler toplamış 13 Assassins‘i önermiş. Bu mukayeseyi yapmak ne kadar haddime bilmiyorum; ama izlediğim sayılı Kurosawa filminin neredeyse iskelet hikâyesini çalacak kadar esinlenme mevcut içerisinde. Takdir ettiğim yanları çok. Şiddet musluklarını açtığında seyircisine kan banyosu yaptırmaktan çekinmeyişi, absürt ile realiteyi tek potada eriten bol ses efektli vücut uzvu koparma takıntısı baki. Fakat dil bariyeri sayesinde anlamlanan vurdu kırdısının Hollywood izdüşümlerini biz bolca izledik. Neden Miike’nin bu aynı temaların altını çizmekten zerre yorulmayan koşuşturmacasına prim veriyoruz ki? Pek severek izlediğim Blade of the Immortal’ın bile değerini düşürmüş olabilir biraz gözümde. Yalnız şunu da itiraf etmem gerek, bu ters tepkimin asıl sebebi 13 Assassins’in ciddiye alınmak konusundaki Tarantino-vari çirkin ısrarı.

Geliyoruz Mehmet Taylor‘a… Bir türlü ikinci görev birinciliğine ulaşamayan Mehmet, Ken Loach’un The Wind That Shakes the Barley‘sini uygun görmüş bu göreve. Bir elimde milliyetçilik, diğer elimde sosyalizm, umrumda mı dünya diye diye dolandığı bu isyan zamanı filmi meşhur yönetmene biraz ağır gelmiş sanki. Bir filmin bütçesinin düşük olmasıyla, ucuz gözükmesiyle pek bir derdim yok. Fakat The Wind That Shakes the Barley, daha derli toparlı bir yol haritasını, cilalı bir muameleyi hak ediyor içler acısı senaryosuna rağmen. Eski addedilen Türkiye’nin (o ne demekse artık) güldürü kanalı Samanyolu’ndan çalınma canlandırmalarıyla epey neşelendim gerçi. Yalnız Loach’un amacının seyircisini kahkahalara boğmak olduğundan emin değilim. Bir de tarafsız olacağım derken biraz b*kunu çıkarmış gibi hissediyorum. Müfredattan bir tarih kitabının sadece önemli noktalarını sarı fosforlu kalemle boyayıp, geri kalan tüm parçaları atması da sadece basit değil, anlaması güç kılmış sanki tüm bu kargaşayı.

Ve son durakta Mesut Delano var. Fred Zinnemann imzalı The Day of the Jackal‘ın 97 yapımı Richard Gere ve Bruce Willis’li The Jackal ile olan bağını çözmem biraz zaman aldı. Fakat karşılaştırma kabul etmeyecek bir fark var aralarında neyse ki. “Epik” kısmını finaline saklayan Zinnemann harikası, yavaş yavaş yanmayı tercih etse de öyle bir tansiyon oluşturuyor ki bir noktadan sonra parmaklarımın uçlarında tırnak bırakmadığım bir yere sürükledi beni. Bilhassa yakın tarihte Citizenfour’un ve hatta Errol Morris’in filmografisinin aşina olduğum kısmına da ilham olmuş bir hikâye kurgulama yetisi saklı burada. 4 Oscar ödüllü yönetmenin adının efsaneler arasında sayılmasına şaşırmamalı. Hatta biraz da aç bıraktı beni The Day of the Jackal’la yaşadığımız bu geç buluşma. Gelecek sezonlarda aynı kariyerden eksiklerimi tamamlamam gerektiğine dair yoğun bir inançla finaldeki beklenen ama yine de tokat etkisi yaratan doruk noktasına benzer işlerini bekliyor olacağım.

Bir kez daha hile yapmaya ne dersiniz? Yani aynı notları vermemden sebep Edanur ve Mesut arasında ayrım yapmakta güçlük çektim. The Day of the Jackal’ın daha iyi bir film olduğunu düşünmekle birlikte Master & Commander’ın da bu görevin ruhuna cuk oturduğuna inanıyorum. Dolayısıyla… Edanur Minj ve Mesut Delano, you’re both the winners of this challenge. Condragulations my dears!

Finale gidecek üçüncü kişiyi belirlemek üzere bir lip sync mücadelesi izlememiz gerekiyor şimdi. Emre Ritz ve Mehmet Taylor… Two queens, stand before me… Ladies, this is your last chance to impress me and save yourself from elimination. The time has come for you to lip sync for-your-LIFE! And remember: Good luck, and don’t fuck it up.

Ladies, I’ve made my decision. Emre Ritz, I’m sorry my dear but you will not be moving on to the Top 3. Take what you learned here and let them have it! Now sashay away.

My Top 3… Yarış hiç olmadığı kadar başa baş gidiyor. Her şey final görevinden çıkan manzarayla belli olacak. Hazırlıklarınızı yapın, en güzel cicilerinizi giyin ve hedefi on ikiden tutturacak önerilerinizle karşıma çıkın. İyi olan kazansın!

Edanur Yıldız
MASTER & COMMANDER: THE FAR SIDE OF THE WORLD
2003 | Peter Weir
A-
Emre Altıntaş
13 ASSASSINS
2010 | Takashi Miike
B
Mehmet Demircioğlu
THE WIND THAT SHAKES THE BARLEY
2006 | Ken Loach
C+
Mesut Gül
THE DAY OF THE JACKAL
1973 | Fred Zinnemann
A-

Yarışmacı 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
Edanur Yıldız HIGH HIGH WIN LOW SAFE WIN LOW WIN WIN  
Mehmet Demircioğlu HIGH LOW HIGH WIN SAFE HIGH HIGH SAFE BTM2  
Mesut Gül SAFE BTM2 LOW WIN HIGH HIGH WIN SAFE WIN  
4. Emre Altıntaş BTM2 SAFE SAFE HIGH WIN BTM2 HIGH BTM2 ELIM  
5. Cemil Karaduran SAFE SAFE ELIM     WIN LOW ELIM    
6. Onur Coşkun WIN WIN SAFE BTM2 BTM2 ELIM        
7. Tuncay Uravelli SAFE HIGH HIGH HIGH ELIM OUT        
8. Şakir Yıldız LOW SAFE BTM2 ELIM   OUT        
9. Sonat Ündaş SAFE ELIM       OUT        
10. Yasemin Artunç ELIM         OUT        
WIN: Kazanan, HIGH: Yüksek not, SAFE: Güvende
LOW: Düşük not, BTM2: En düşük notu alan iki yarışmacı, ELIM: Elenen

Yazar Hakkında

1990 doğumlu. Kuir. İkizler. 2009'da ödül sezonu portalı Oscar Boy’u kurarak sinema yazarlığına başladı. 2014’ten beri O Podcast’in moderatörlüğünü yapıyor. 2023 yılında da SİYAD üyesi oldu.

Yorum yazın...