Yan Odadan Filmler – All Stars S05E03: Gece Yarısı Kuşağı

Yan Odadan Filmler – All Stars S05E03: Gece Yarısı Kuşağı

Fleshlight… Ah pardon spotlight mıydı o şarkı? Aman neyse Öz Mama Ru, kusuruma bakmasın. Efendim, Oscar Boy’un 10. yaşının şerefine gerçekleştirdiğimiz All Stars 5 toplaşmasının bir bölümüne daha hoş geldiniz! Anonim mücadelemizin bir önceki görevinde Roxxxy Andrews’u yolladık ve sayı 10’a düştü. Çalışma odasında Vanjie’nin cebinden Phi Phi’nin adının yazılı olduğu ruj çıkınca ufak çaplı bir kavga çıktı ancak sular durulmuş gibi gözüküyor. Dramaların reyting getirdiğinin bilinciyle Türkiye’nin sıradaki movie buff starı olma hevesindeki aday adaylarını yeni bir görevle buluşturma vakti şimdi. Sıradaki durağımız ilk All Stars’tan beri elimi sürmediğim korku türü. Yine yapım yılı 1990 ve sonrası olacak filmlerle yarışan mini mini birler, çalışkan ikiler rekabetin pimini çekti. Hazırsanız, başlıyoruz…

Öncelikle şunu söyleyeyim, seçkinin tamamı geleneksel korku filmleri ile dolu olmadığı için epey mutluyum. İlk All Stars’ta bu görevde yaşadığımız en büyük sıkıntı herkesin birlikte batmaya karar vermesiydi. Türün uzantılarıyla vals etmiş olmanız ve fırsat bu fırsat diye şansınızı denemeniz güzel. Ancak her zaman olduğu gibi bir grup “safe” yarışmacıyı sahnenin arkasına yollamamız gerekiyor. Monique Heart, Phi Phi O’Hara, Scarlet Envy ve Vanessa Vanjie Mateo, you’re safe. Ama ne olur bu karnelerinizdeki son beyaz olsun. Finale hep ortalama giden değil, vites artırmaktan korkmayan yarışmacılar kalacak nitelikte. Kalan sağlarla yollar bizimdir.

Hadi bu sefer bir değişiklik olsun ve düşük notlarla yapalım açılışı. İlk haftanın galibi Aja, The Reflecting Skin‘i uygun görmüş üçüncü göreve. Ama keşke görmeseymiş. İçerisine sembolizmle bu kadar çok İncil referansı sığdırmış insan ürünü felaket mother’ın acısı taze iken hiç iyi gelmedi. Öncelikle buradaki iyi kötü algısında kendinden farklı görüneni canavar ilan etmiş güneyli portresiyle ciddi problemlerim olduğunu belirtmem gerek. Biraz bizim toprakların sorununu da hatırlattı. Cahile cahil deme ki, b*kunda boğmasın hesabı. Ayrıca korku janrından makas alabildiğine dair de derin şüphelerim bulunmakta. Acaba vampir mi sorusu üzerinden yaratılan şüphe fazlasıyla çiğ. Üstüne yorucu bir müzik kullanımı ve öyküyü görsel olarak cilaladığı için filmin kalibresinin pek üzerindeki şık ama tezat sinematografi de eklenince iyice çorbaya döndük.

Aja’nın önerisinin tam tersine çalışan Eden Lake de Miz Cracker’dan gelmiş. Vücudumuzda Michael Fassbender’a doymayan tek bir hücre kalmayana dek, burun deliklerinin içine bile zoom ile gezi düzenleyen yapımın düşmanı da hayatını ayrıcalıklar olmadan sıfırdan inşa etmiş ya da etmesine izin verilmemiş herkes belli ki. Orta-alt ekonomik sınıfa mensup her insan evladından bu kadar nefret edenine daha önce rastladığınızı pek zannetmiyorum. Sağın elitist politikacıları bile kırmızı enselileri kucaklarken samimiyetsiz de olsa bir oyun koyuyor sahne. Eden Lake’in ise anlaşılmak ya da çağa ayak uydurmak gibi bir derdi yok. Basitçe diyor ki; biz, yani ayrıcalıklı kesim, ne çekiyorsak hep bu fakir fukaradan çekiyoruz. Hayatlarımızı nefes alıp vererek bile tehdit ediyorlar. Gelin el ele verelim ve uzaya kadar duvar örelim. Oldu canım, başka?

Önereceği iki film de rakipleri tarafından erkenden kapılınca öksüz kalan Latrice Royale, bir tanışıklığımın bulunmadığı Evil Dead serisinin üçüncü parçası Army of Darkness‘ı yollamış bana. Talihsiz bir seçim olduğunu söylememe gerek yoktur herhâlde. Korku görevinden ziyade komedi haftasında değerlendirilmesi gerektiğini de… Ancak pek de iyi yaşlanmamış bu filmin Sam Raimi filmografisinde daha çok vakit harcandıktan sonra bir şeyler ifade edeceğinden de şüphem yok. Ben setinden kostümlerine, makyajından ses miksajına kadar bütün paketi yorucu bulmakla yetindim. Kime hitap ettiğini, pazarının ne olduğunu görüp sahibine bağışlıyorum. Doğum tarihimi on sene öncesine çekmiş olsam, bu buram buram seksenler kokan uzun geyik muhabbetine katlanabilirdim.

Bayramlık ağzımızı win mavileri ve high yeşilleri için açalım bir de. Brooke Lynn’in önerdiği The Addiction üzerine tonlarca okuma bulmak mümkün. Hatta filmin her diyalogunda şiddetin duygusalına da, fizikseline de felsefe üzerinden bir yaklaşım mevcut. Ama buradan yakamıyor olsanız bile tez yazma süreci üzerinden akıl sağlığını kaybetme noktasına gelen üniversite öğrencisiyle o tarifi imkansız, insanın kendini fazlasıyla yetersiz hissettiği ve pes etmeye pek yaklaştığı zaman aralığını alegori eyleyip öyle güzel açmış ki hayran kalmamak elde değil. Ben kulağını tersten tutarak ifade ettiği bütün buhranları pek tanıdık ve hakiki buldum, sizi bilemeyeceğim. Ayrıca gençliğinin baharındaki Lili Taylor ve Edie Falco’yu izlemenin keyfi bambaşka, onu da eklemezsem olmaz.

Mayhem Miller’dan gelen The Cabin in the Woods önerisiyle ilgili de önyargılı değildim diyemem. Mutlak surette birinin önüme bırakacağını bildiğim yapım acaba kolay bir seçim mi diye hayıflanırken can simidi yerine geçti yorgun düştüğüm gece yarısı kuşağında. Bir korku filmi boyundan büyük bir mesajı veremiyor, politik ya da sosyal bir ifadede bulunamıyorsa bence tek yapması gereken aptala yatması. The Cabin in the Woods da eli boş olmamasına karşın, bir kontrol odasındaki bilim adamları tarafından sosyal deneye tabi tutulan bir avuç basmakalıp karakteri inceleyerek türle alay ediyor. Nihayetinde evrenin hepsini kurban olarak seçmesi esas vurucu nokta tabii ama hafif bir tonda, eğlendirebilmek adına saçılmaktan da asla kaçınmayan bir seyirlik. Keyif aldım mı? Aldım. O zaman görev tamamlanmıştır!

Ve ve ve son olarak da Shangela’dan In the Mouth of Madness düştü önüme. Son görevin en muazzam deliliği diyebiliyor muyuz bu John Carpenter başyapıtına? Üzerinden çeyrek asır geçmiş olmasına rağmen bugün bile hikâye anlatmaya dair kuralların hiçbirini tanımadığı söylenebilecek çıkmazlar koleksiyonunu hayran kalmadan tamamlamak imkansız. Seyirciyi sürekli kandırmasına mı alkış tutmalı yoksa Sam Neill’ın gerçeklikler içerisinden doğru yola düşmeyelim diye sağ gösterip sol vuran performansıyla mı şaha kalkmalı? Bunların ötesinde bulunduğu janra bir çeyrek asır daha ilham kaynağı olacak bir paranoya hâli de var tabii. In the Mouth of Madness ne de olsa her şeyden evvel ağzına sakız ettiği bütün temaların tonunu yakalayıp özüne de işleyebilen bir film. Her şey sazında sözünde bitmiyor.

Kimliklerini açık etmek için yedinci bölümü beklediğim canım anonim yarışmacılarım, sıra geldi karar anına… Brooke Lynn Hytes ve Shangela, condragulations, you are the Top 2 All Stars of the week. You’ve each won two tickets to Cirque du Soleil’s sexy adult cabaret Zumanity, plus airfare and deluxe Las Vegas accommodations. Mayhem Miller, you are safe. Haftanın bottom yarışmacıları ise tahmin edebileceğiniz üzere AjaLatrice Royale ve Miz Cracker. Brooke Lynn ve Shangela, önerdiğiniz kısalarla tekrardan yarışmanız, kazananın da bu üçlüden birini elemesi gerekiyor. Meydan muharebesine hazırsanız, başlayalım!

Two top All Stars stand before me. Prior to tonight, you were asked to prepare a short movie recommendation. Ladies, this is your chance to impress me and earn the power to give one of the bottom queens “the chop”. The time has come… to lip sync… FOR YOUR LEGACY! Good luck, and don’t fuck it up.

Önerilen kısalar: Brooke Lynn’den The Bloody Olive (1996), Shangela’dan The Robbery (2017).

Shangela, you’re a winner, baby. Condragulations!
Brooke Lynn, you are safe. You may join the other girls. Will the bottom three queens please step forward?

Shangela, with great power comes great responsibility. Which queen have you chosen to get the chop?

Shangela: Kazanmak çok güzel ancak birini eleyecek olmak daha da güzel. (Nihahahaha) İçimdeki evil queen drama yaratmak istese de, melek tarafım adil davranmak zorunda hissediyor. Miz Cracker, üzgünüm.

Miz Cracker, as it is written, so it shall be done. You are and will always be an All Star… Now sashay away.

Aja
THE REFLECTING SKIN
1990 | Philip Ridley
C+
Brooke Lynn Hytes
THE ADDICTION
1995 | Abel Ferrera
B+
Latrice Royale
ARMY OF DARKNESS
1992 | Sam Raimi
C+
Mayhem Miller
THE CABIN IN THE WOODS
2011 | Drew Goddard
B+
Miz Cracker
EDEN LAKE
2008 | James Watkins
C-
Monique Heart
DARK WATER
2002 | Hideo Nakata
B-
Phi Phi O’Hara
MARTYRS
2009 | Pascal Laugler
B-
Scarlet Envy
THE HOUSE OF THE DEVIL
2009 | Ti West
B-
Shangela
IN THE MOUTH OF MADNESS
1994 | John Carpenter
A-
Vanessa Vanjie Mateo
CURE
1997 | Kiyoshi Kurosawa
B

Yarışmacı 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
Aja WIN SAFE BTM3              
Brooke Lynn Hytes HIGH HIGH WIN              
Latrice Royale SAFE SAFE BTM3              
Mayhem Miller SAFE WIN HIGH              
Monique Heart WIN HIGH SAFE              
Phi Phi O’Hara SAFE BTM3 SAFE              
Scarlet Envy HIGH BTM3 SAFE              
Shangela SAFE SAFE WIN              
Vanessa Vanjie Mateo SAFE WIN SAFE              
Miz Cracker BTM2 SAFE ELIM              
Roxxxy Andrews SAFE ELIM                
Kameron Michaels ELIM                  
WIN: Kazanan*, WIN: Kazanan, HIGH: Yüksek not, SAFE: Güvende
LOW: Düşük not, 
BTM2/3: En düşük notu alan yarışmacılar, ELIM: Elenen

Yazar Hakkında

1990 doğumlu. Queer. İkizler. 2009 yılında esas odağı ödül sezonu olan Oscar Boy'u kurdu ve 2014'ten beri de O Podcast'in moderatörlüğünü yapmakta. Drag Race tutkunu, içerik oburu, lubunyaların dostu, fobiklerin düşmanı.

Yorum yazın...