Hi squirrel friends! Twistlerle dolu yedinci bölümün nihayetinde Latrice’in geri döndüğüne, Aja’nın şok edici bir şekilde elendiğine şahit olduk hep birlikte ve hâlâ bu hadisenin sarsıntısını atlatmaya çalışıyoruz. Bugün de Yan Odadan Filmler’de kaşarlanmışların teker teker yarışmaya veda ettiği, evvelki yıldızlar karması maceraları kısa sürmüşlerin finale yaklaştığı All Stars 5’te sekizinci görev için toplanmış bulunmaktayız. Top 4’ün taç için lip sync’e çıkacağı son bölüme kadar konsepte bağlı sadece iki öneri daha alacağım yarışmacılarımdan. Bunlardan ilki de müzikaller, müzikli filmler, müzikle yatıp müzikle kalkan yapımlar, çalgılı çengililer.



Uzun bir girizgâh ile kafanızı şişirmeyeceğim merak etmeyin. Hatta herkese maviler, yeşiller, kırmızılar dağıtmışken (umarım bu renk körü yarışma sahibiniz doğru görüyordur) bütün filmleri konuşalım istiyorum. Alfabetik sıradan yürüyelim… Altı hafta boyunca kesintisiz bir şekilde rakiplerinin korkulu rüyası olan Brooke Lynn, geçtiğimiz bölümde eşleşmelerden kazık yemiş ve “Safe” bağlarına düşmüştü. Swing ise performansına dair ilk hayal kırıklığını yaşatıyor. Festivalde Tony Gatlif’in Djam’ını 10. dakikasında terk etmiş bir izleyici olarak adım adım Avrupa yolculuğunda çingene kültürünün peşine düşen Gatlif’le yine zor saatler geçirdim. Kültürüne, özüne, klanına gösterdiği ilgiye ve özveriye saygı duymakla birlikte bu zatın yarım saatin sonunda hem içerikten, hem de üsluptan yoksun filmler izletmesi beni pek yoruyor. Swing’de de melodiler azıcık kulağa tanıdık gelmese kalanıyla sinir harbi geçirilecek kadar sağır edici, boşluktan sebep bir uğultu mevcut.
Gatlif’in bıraktığı yerde de bayrağı Fatih Akın teslim almış. Latrice Royale‘in yolladığı Crossing the Bridge: The Sound of Istanbul metronun televizyon hattında gösterilmekten daha fazlasını hak etmiyor bana soracak olursanız. Ceza’dan Baba Zula’ya, Müzeyyen Senar’dan Sezen Aksu’ya, Orhan Gencebay’dan sokak sanatçılarına uzanıp müziğin birleştirici gücü üzerinden bir kentin ruhunu incelemeye koyuluyor Akın. Ama yıllar onu biraz uzaklaştırmış sanki buralardan. Eski bir İstanbul’un, sadece köhne yarısının nostaljisine ilgi duyuyor. Benim tanıdığım şehir de bu olmadığından sadece dostlarıyla ve röpörtaj yapma şansına eriştiği birkaç ikonik müzisyenle vakit harcayıp kameraya almış gibi hissettim. Bana yakın tarihten Kedi’yi hatırlattı birazcık da. Ama Kedi bu kadar naif, bu kadar suya sabuna dokunmayan bir iş değildi neyse ki.
Mayhem Miller ise risk budur diyerek Kuzey’in kaçındığım yarısından, üstelik pek mesafeli bulduğum o nordik mizahı da potasında eritmiş Sound of Noise‘u uygun görmüş bu göreve. Sezon içerisinde anarko komünist bir güldürü daha izlediğim için ufak bir mukayeseye giriştiğimi inkâr edemeyeceğim. Neyse ki Mayhem bu karşılaştırmadan kârlı çıkan taraf oldu. Burada da tekdüzeliği benimsemiş, kurallara bağlı lineer hayatlar sürdürmeyi matah bir şey sanmışların tekerine çomak sokuluyor. O isyankâr ruhuyla tutturduğu ritim, coğrafyasına dair güldürü öğelerini de pek güzel yedirdi bana. Gıkımı çıkarmadan izledim tamamını. Belki bazı bazı akılda kalacağım diye türlü mizansenlere soyunup yarınını düşünmüyor ve sanki doğaçlama üretilmiş gibi davranıyor ama bu bile bir katman eklemiş hikâyeye. Tahmin edilebilirliğini biraz kamufle etmiş.



Monique Heart‘tan gelen Alive Inside sadece bizim topraklarımızdan çıkar diye düşündüğüm, diz döven ağıtlar kıvamında. Ajitasyonun müzikle servis edileni eğer ki konuyla ilişki kuramıyorsanız pek yorucu deneyimlere dönüşebiliyor, biliyorsunuz. Düşünün, burada bir de demansın kollarına kendine bırakmışların duydukları melodiler ile hatıralar trenine geri döndüğü, buram buram Ali Rıza Tekin ve hatta Kemalettin Tuğcu eseri bir duygu pornosu var. Büyümenin en zorlu kısmı için hep “Kimse ailelerimizin yaşlanacağını söylememişti.” diyen ben bile ilk saatin sonunda yorgun düşüp daha fazla üzülemeyeceğime karar verdim. Sonrası zaten yokuş aşağı son bahar portresi. Hakkı var, teslim edemiyor. Bilhassa müzik, öyküsünde çok önemli bir karakter iken onu ikincilleştirerek hiçe sayması, akademik bir zımbırtıya indirgemesi anlatmak istediği her şeyin değerinden alıp götürüyor.
Egzersiz yaptığı yerleri hadsizce Hedwig and the Angry Inch’e benzettiğim Leto‘yu ise Phi Phi O’Hara göndermiş. Sezon bittiğinde Torrent Festivali’ne uğramayanları beklemek gibi bir sabrım olmadığı için kaçırdığım, bir önceki filmi (M)uchenik de Yan Odadan Filmler yollarından geçmiş Kirill Serebrennikov, dönemin Sovyetler’ini oyunbaz bir öykü üzerinden ortaya koyuyor. Biraz aidiyet duygusuyla oynayarak yaşananların anlamsızlığını sorgulamaya girişen yönetmen delişmen bir kurgu ve bir takım müzikal mizansenlerle süslemiş de süslemiş filmini. Beni en çok mutlu eden mevcudiyeti parçası olduğu toprakların tarihinden sebep ağır bir anlatıyı sıkıştırdığı kapsülde tarih dersi vermeye kalkışmaması. Dizelerindeki ufacık detaylara sığdırmış her şeyi. Coşku dolu ikinci yarısında hele o özgün tasvirler iyice şahlanıyor.
Ve Shangela‘dan The Saddest Music in the World ile kapatalım kritik kısmını. Guy Maddin, Yan Odadan Filmler sayesinde tanıştığım yönetmenlerin bilmiyorum kaçıncısı. Yine 1930lar’da çekilmiş gibi gözüksün diye mesai yaptığı bir film ve absürtlükler tufanıyla bir tiyatro sahnesine fazlasıyla yakışacak bir tekst var elimizde. Dracula kadar bile akla mantığa sığmayan öyküsünde, Büyük Buhran’ın etkisinden çıkamamış bir endüstri ve dünyanın en üzücü müziğini yapmak üzere çıkılmış derin bir arayış var. Altını kazdıkça dünyevi olan her şeye karşı bir isyana rastlasak de tinsele de giydiriyor Maddin filminde. Ancak esas amaç yedinci sanata duyduğu sevdayı dile getirebilmek tabii. Her karesinde sessiz sinema döneminden çıkayazmış zaman aralığının tadı alınıyor. Tabii asıl marifeti tüm bu hengame arasında hâlâ Maddin’in öykündüğü filmlerin tıpatıpını yaratmayıp, kendi imzasını atabilmesi.
Hiç lafı dolandırmadan haftanın kazananlarını açıklayayım istiyorum… Phi Phi O’Hara ve Shangela, condragulations, you are the top two All Stars of the week. You’ve each won a trip for two to Iceland, including first-class airfare and a four-night stay at Design Hotel, courtesy of Pink Iceland and Wow Air. Mayhem Miller, you’re safe. Latrice Royale, Brooke Lynn Hytes ve Monique Heart, bu da üçünüz birden bottom’a kaldınız demek oluyor. Şimdi Phi Phi ve Shangela’nın lip sync’inden çıkacak sonucu bekleme vakti. Umuyorum netice hepimizi mutlu eder…
Two top All Stars stand before me. Prior to tonight, you were asked to prepare a short movie recommendation. Ladies, this is your chance to impress me and earn the power to give one of the bottom queens “the chop”. The time has come… to lip sync… FOR YOUR LEGACY! Good luck, and don’t fuck it up.
Önerilen kısalar: Phi Phi’den Sessiz – Be Deng (2012), Shangela’dan I Have Something to Tell You (2017).


Phi Phi O’Hara, you’re a winner, baby. Condragulations!
Shangela, you are safe. You may join the other girls. Will the bottom queens please step forward?
Phi Phi, with great power comes great responsibility. Which queen have you chosen to get the chop?
Phi Phi: İyi bir rakip olduğu için Brooke Lynn diyorum.
Brooke Lynn Hytes, as it is written, so it shall be done. You are and will always be an All Star… Now sashay away.
Brooke Lynn Hytes SWING 2002 | Tony Gatlif B- |
Latrice Royale CROSSING THE BRIDGE: THE SOUND OF ISTANBUL 2005 | Fatih Akın C+ |
Mayhem Miller SOUND OF NOISE 2010 | Johannes Stjärne Nilsson, Ola Simonsson B |
Monique Heart ALIVE INSIDE 2014 | Michael Rossato-Bennett B- |
Phi Phi O’Hara LETO 2018 | Kirill Serevrennikov B+ |
Shangela THE SADDEST MUSIC IN THE WORLD 2003 | Guy Maddin B+ |
Yarışmacı | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
Latrice Royale | SAFE | SAFE | BTM3 | HIGH | BTM2 | ELIM | WIN | BTM3 | ||
Mayhem Miller | SAFE | WIN | HIGH | SAFE | HIGH | WIN | SAFE | HIGH | ||
Monique Heart | WIN | HIGH | SAFE | SAFE | WIN | SAFE | WIN | BTM3 | ||
Phi Phi O’Hara | SAFE | BTM3 | SAFE | WIN | SAFE | BTM2 | BTM2 | WIN | ||
Shangela | SAFE | SAFE | WIN | SAFE | SAFE | WIN | WIN | WIN | ||
Brooke Lynn Hytes | HIGH | HIGH | WIN | WIN | WIN | HIGH | SAFE | ELIM | ||
Aja | WIN | SAFE | BTM3 | SAFE | SAFE | SAFE | ELIM | |||
Vanessa Vanjie Mateo | SAFE | WIN | SAFE | BTM2 | ELIM | OUT | ||||
Scarlet Envy | HIGH | BTM3 | SAFE | ELIM | OUT | |||||
Miz Cracker | BTM2 | SAFE | ELIM | OUT | ||||||
Roxxxy Andrews | SAFE | ELIM | OUT | |||||||
Kameron Michaels | ELIM | WIN | ||||||||
WIN: Kazanan*, WIN: Kazanan, HIGH: Yüksek not, SAFE: Güvende BTM2/3: En düşük notu alan yarışmacılar, ELIM: Elenen |
||||||||||
Aja (Oğuz Kayır), Brooke Lynn Hytes (Mesut Gül), Kameron Michaels (Adem Güneş), Latrice Royale (Emre Küçükenez) Mayhem Miller (Mert Kokılıg), Miz Cracker (Çağatay Kalyoncu), Monique Heart (Refik Eren Uysal), Phi Phi O’Hara (Su Yılmaz) Roxxxy Andrews (Cemal Akçiçek), Scarlet Envy (Atakan Göktepe), Shangela (Onurcan Güden), Vanessa Vanjie Mateo (Yusuf Bayraktar) |