Hey kitty gurls! Yan Odadan Filmler’in 11. sezonunda çekimler tamamlanmak üzere olsa da siz sevgili YOF severler ile yeni buluşuyor bölümlerimiz. Bugün de korku sinemasındaki eksiklerimi göz önünde bulundurarak yola çıktığım bir bölümle karşınızdayız. Ortalıkta All Stars 6 kadrosuna dair dolanan dedikodulara kulaklarımızı tıkayıp önümüze bakacağız. Bugün menümüz de kalabalık üstelik. Sadece yedi kişi kaldığı için herkese kritik vereceğim. Hadsizce fikir beyan ettiğim, zevkime göre film sıraladığım, yarışmacılarıma hiç yoktan elin oğlu için ay sever mi sevmez mi ikilemi yaşattığım bir pencereyi açıyoruz. Hadi o zaman, ladies and gentlemen, start your engines and may the best sinekoli win!




Deniz Erkaradağ‘ın Female Trouble ile başlayan çıkışı hiç bitmeyecek sanıyordum; ama Knives and Skin önerisiyle buza oturduk. Atanamamış David Lynch vizyonuyla sadece göze hoş geldiği için hikâyeye iliştirilmiş o kadar çok ayrıntı var ki film sırf bu pasaklılığı yüzünden asla bir bütün olmayı başaramıyor. Kurduğu görsel ahlakı tipik Amerikan liselerinde geçen her filmi tek bir potada eriterek inşa etmiş, senaryoyu da öyle aklına gelen fikirleri arka arkaya, herhangi bir organik bağ oluşturmadan sıralamış işte. Hayır bir de insan, elinde bu kadar çok karakter varken, seyircisine bağ kuracak tek bir cephe mi yaratmaz? Pes!
Emir Tektaş, yarışma tarihindeki en büyük hatalardan birine düşerek kült filmdir, bana görev birinciliği getirir demiş olacak ki Onibaba göndermiş. 1964 tarihli korku klasiği bugüne kadar izlediğimiz koltuğundan zıplatan türlü öcülü böcülü janr örneğinin ağa babası. Hâlâ kullanılmakta olan pek çok korku filmi kodunu filmin içerisinde bulunmak. Ama nasıl ağır aksak, görsel olarak nasıl yorucu, estetikten uzak ve boğuk anlatabilmek mümkün değil. Sırf son yarım saatinde yapabildiği sürprizlerin, onlar da pek öngörülemez değildi ya, hatırına belli bir puan verebildim. Yoksa benim yemişim klasiği serime adını altın harflerle yazdırmaya layık bir işti.
Benzer bir hatayı Okan da Angst‘ı göndererek yapmış bana soracak olursanız. Korku demeye bin şahit uçarılığına, üstelik süresi seçkideki diğer işlere göre çok da kısa olmasına karşın, bir hikâye yerleştirmeyi unutmuş bir film var yine karşımızda. Biçim üzerinden oluşturduğu gimmick ile şansını zorluyor. En nihayetinde geldiğimiz yerde de insana ve doğasına duyulan nefreti görüyoruz yalnızca. Hayır yolculuk zerre cazip değil, bari son durakta ağzımızın tadını yerine getirseydi. Stoner dramalarına olan zaafımı bile kullanamadı ne yazık ki Gerald Kargl imzalı yapım. Çünkü burada kimyasalın tadı geliyor daha çok ağıza. Belki mesafeli kalmam da tam olarak bu yüzdendir.
Düşük notları arka arkaya sıraladık madem, Umut Kapyalı‘nın renksiz karnesine son tüyü diktiği Inside‘ı da konuşalım… Korku filmlerine verdiğim notlarda seyirciyi hazırlıksız yakalayarak, gore öğeler ya da işitsel tacizlerle öcü yapmayı seven işleri pek hoş karşılamadığım anlaşılıyor aslında. O yüzden Inside’ın araştırmaya vakit kalmadığı için önerildiğini düşünmek istiyorum. Tamamen sert bir tiksinme tepkisi almak üzerine kurulu senaryoda inanın tek bir fikir var ve etrafını donatacak malzemesi yok yönetmenin. Ne istedim? Şöyle alayım baltayı, bütün o yanlış kararlar zinciriyle katarsis yaratmaya çalışan ana karakterini parçalarına ayırayım. Bu!



Ağzımızı fazlaca bozduk, biraz toparlamaya geçiyoruz hemen… Barbaros Öztürk‘ün A Tale of Two Sisters‘ı ile başlayalım. Sinema dergisinden çıkan küçük posterlerden biri olarak zihnimde yer etmiş bu Uzak Doğu yapımı, ne gerçek ne değil şaşırtmacasıyla twist üzerine twist ekiyor. Artısı şu, film tamamen bu şaşırtma ekonomisine bel bağlamasına karşın elini açık etmekten asla çekinmiyor ve neredeyse bütün kartlarını daha ilk çeyrekte açık ediyor. Bunun üstüne ilgiyi ayakta tutup, seyircisini gerim gerim geren bir atmosfer yaratabilmesi ise tamamen yönetmenlik başarısı. Bir de yani o ev mekan olmaktan çıkıp öyle bir karaktere dönüşmüş ki irkilmemek elde değil.
Yalnız hiçbir şey Denizhan Budak‘ın yolladığı Tag kadar eğlendirmedi beni. Abartıya mı kaçacaksınız efendim, absürt fikirlerden çelenk mi yapacaksınız, bıçağı kemiye dayamayıp direkt boydan mı keseceksiniz, buyrun size mübalağanın sözlük anlamını yol haritası eylemiş bir korku başyapıtı. Bir film aynı anda bu kadar çok saçmalık barındırıp nasıl işleyebilir? Sion Sono ne tür bir deli? Ve hani, ait olduğu türle de durmaksızın dalga geçerek yapıyor bunları. Kurduğu dengeyi kelimelerle ifade edebilmek mümkün değil. Biz bunu nasıl kaçırmışız inanın bilmiyorum. 2015 listelerime dönüp tazelemem lazım kesinlikle. Tag orada bir yerlerde kendine yer bulmalı!
Ve son olarak da geri dönüşünü geçtiğimiz görevde birincilikle kutsayan Mehmet Sarı‘dan Good Manners gelmiş. Çoğalmaya, heteronormativiteye, ebeveyn olmaya dair inanılmaz bir manifesto bu da. Tıpkı Tag gibi düşündükçe büyüyecek bende değeri. Net bir korku filmi mi? Orası tartışmaya açık. Beni burada korkutan şey filmdeki doğaüstü güçlerin varlığı değil, daha çok dünyaya baktığı yerin hem tehlikeli hem de bir o kadar da haklı olması. Bir de sinemaya ve hikâye anlatmaya dair bütün kuralları yıkıp, türlerle jonglörlük yapışı var ki anlatılmıyor, dümdüz yaşanıyor. Ters köşelerini kelimeleriyle ya da olaylarıyla değil, direkt biçimiyle yapan filmlerin hayranı olduğum için bütün yelkenler suda tabii.
Beni inanılmaz yükselten iki film var bu bölümde. Aralarında karar vermek gerçekten çok zor. O yüzden şöyle bir çözüm yoluna gideceğim… Denizhan ve Mehmet, condragulations my dears you’re the winners of this week’s challenge! You each won a $5.000 shopping spree at Fabricland to keep the custom couture coming. Barbaros ve Emir, you’re safe. Kalan sağlar için ne yazık ki yine eleme çanları çalıyor. Deniz’in önerdiğinin bir film olduğu şüpheli, Okan’ın seçimi dev bir hayal kırıklığı, Umut ise korku türüne dair sevmediğim her şeyi önüme koymuş. But I’ve made my decision. Okan… you’re safe. Deniz ve Umut, I’m sorry my dears this means you both are up for elimination.
Two queens stand before me. Ladies, this is your last chance to impress me and save yourself from elimination. The time has come to lip sync for you life! Good luck and don’t fuck it up…
– Önerilen kısalar: Deniz’den The Orphan (2018), Umut’tan Tonight It’s You (2016) –
Ladies, I’ve made my decision.
Deniz, shantay you stay. You may join the other girls.
Umut, you’ve paved the way for so many in this community and while this may be a speedbump honey, the road ahead is wide open. Now sashay away.
Barbaros Öztürk A TALE OF TWO SISTERS 2003 | Kim Jee-woon 7 |
Deniz Erkaradağ KNIVES AND SKIN 2019 | Jennifer Reeder 4 |
Denizhan Budak TAG 2015 | Sion Sono 8 |
Emir Tektaş ONIBABA 1964 | Kaneto Shindō 6 |
Mehmet Sarı GOOD MANNERS 2017 | Marco Dutra & Juliana Rojas 8 |
Okan ANGST 1983 | Gerald Kargl 5 |
Umut Kapyalı INSIDE 2007 | Alexandre Bustillo & Julien Maury 5 |
Yarışmacı | Yaş | Şehir | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 |
Barbaros Öztürk | 26 | İstanbul | HIGH | WIN | HIGH | LOW | HIGH | |||
Deniz Erkaradağ | 30 | İstanbul | HIGH | SAFE | WIN | SAFE | BTM2 | |||
Denizhan Budak | 25 | İstanbul | LOW | HIGH | SAFE | BTM2 | WIN | |||
Emir Tektaş | 19 | Samsun | LOW | SAFE | BTM2 | HIGH | SAFE | |||
Mehmet Sarı | 28 | Kütahya | – | LOW | SAFE | WIN | WIN | |||
Okan | 22 | Ankara | WIN | HIGH | LOW | SAFE | LOW | |||
Umut Kapyalı | 26 | İstanbul | SAFE | BTM2 | SAFE | SAFE | ELIM | |||
Selim Bildirici | 20 | İstanbul | SAFE | SAFE | HIGH | ELIM | ||||
Cafer Sümen | 22 | Erzincan | SAFE | SAFE | ELIM | |||||
Selçuk Şahin | 22 | İzmir | LOW | ELIM | ||||||
WIN: Kazanan, HIGH: Yüksek not, SAFE: Güvende LOW: Düşük not, BTM2: En düşük notu alan iki yarışmacı, ELIM: Elenen |