Summer 1993

Summer 1993

Yönetmen: Carla Simón | Oyuncular: Laia Artigas, Paula Blanco, Etna Campillo, Bruna Cusí, Jordi Figueras, David Verdaguer | Senaryo: Carla Simón | 97 dakika | Drama

Yabancı film finalistlerinin eli kulağındayken yılın ilk yarısında sessizce vizyona uğrayıp köşesine çekilen İspanyol filmi Summer 1993’yi (Estiu 1993) konuşalım bugün. Ebeveyn – çocuk ilişkileri üzerine daha evvel üç farklı kısa film çeken Carla Simón uzun metraj evrenine attığı ilk adımda hakim olduğu temaları yüz üstü bırakmayarak annesinin vefatı sonrası dayısı ve yengesiyle yaşamak üzere şehirden sayfiye yerine yerleşmek zorunda kalan altı yaşındaki Frida’yı anlatıyor. 93 yazına tekabül eden bu acımasız süreç küçük Frida’yı olduğu kadar, gözlerden uzak ve sakin bir hayat süren yeni ailesine de etkiyor tabii. Alıştığı rutinden, minik çevresinden ve en önemlisi evinden kopmak zorunda kalan Frida’nın büyümek mecburiyetinde bırakıldığı, hiç yokken aklıselim bir abla gibi davranmasının beklendiği yeni düzeninde çatlamalar kaçınılmaz bir hâle geliyor. Yönetmen/senarist Simón’un yapmak istediği biraz da böyle travmaların ardından gelen kaçınılmaz asimilasyon prosesinin doğuştan öğrenilmiş bir refleks olmadığını gösterebilmek. Hep beraber bazen batıp, bazen çıkarak, gerçeklere ve hayatlarını ansızın bölen gelişmelerin ışığında yazılan yeni geleceklerine adapte olmaya gayret etmekten başka bir çare yok diyor özetle. İnsan doğasının bencilliğine de pek hakim. Ne olursa olsun, karşımızdaki altı yaşında bir kız ya da kırkına merdiven dayamış kazık kadar bir adam da olsa, parçası hâline geldiğimiz çarkta aksama yapan dişliyle empati kurmayı bıraktığımız bir radde var diyebilecek cömertlikte. Summer 1993, işte bu ufak çıldırma anlarını araya serpiştirerek çok mahrem bir zaman aralığından kendicil bir öyküyü gözetliyor. Seyircisine dahi küçük kızın tadına baktığı acıyı unutturacak bir özgürlükle hareket ediyor tabii. Filme adını veren mevsimin şıpıdık terlik, güneşin altında kuruyan çamaşır, dizlerini kanata kanata taşta toprakta oynayan çocuklar ve üstten çıkmayan şortlarla askılılarla altını çizerken sezonun bitişini de bir termin gibi işaretlemiş. Gündüzler kısaldıkça farkındalık da karanlık gibi büyüyor; fakat kaçınılmazla yüzleşme anı da hem izleyiciye, hem de karakterlere bir sille âdeta. Hele ki final sahnesindeki önlemez çöküntü anı hakiki olduğu kadar yaralayıcı ve yaralayıcı olduğu için de hakiki aynı zamanda. Bir can alıcı nokta da bir an olsun Frida’nın perspektifinden sapmayışı Summer 1993’nin. Yakın tarihte What Maisie Knew’da örneğini gördüğümüz bu tek karakterin bildikleriyle hikâyeyi yürütme mantığı, bilhassa işin içerisinde masum bir çocuk varsa vakıf olmadığımız bir manzaranın kapılarını aralıyor. Düşündüğümden daha çok sevdiğim ve demlendikçe iyice ısındığım Summer 1993’nin Oscar kaderi birkaç gün içerisinde belli olacak. Fakat varsın Akademi’nin yabancı film kategorisinde oylama sistemi hakkını yesin, 93 yazı 2017 bitmeden ziyaret edilmeyi hak ediyor. Belki Call Me by Your Name ile aynı takvim yılına denk gelmemiş olsa yaz mevsimini perdeye en iyi taşıyan yapım olduğunu iddia edebilirdim. Şimdi izninizle susuyorum. Benim de son sahnede yediğim tokata adapte olmaya, kör noktamı yakalayan Simón’a Summer 1993 sonrası duymaya başladığım saygıya alışmaya ihtiyacım var.
Fesat Mukayese: Summer 1993 > Beasts of the Southern Wild

Yazar Hakkında

1990 doğumlu. Kuir. İkizler. 2009'da ödül sezonu portalı Oscar Boy’u kurarak sinema yazarlığına başladı. 2014’ten beri O Podcast’in moderatörlüğünü yapıyor. 2023 yılında da SİYAD üyesi oldu.

1 Yorum

Yorum yazın...