Takip et

Eleştiri

Blade Runner 2049

tarihinde yayınlandı.

Yönetmen: Denis Villeneuve | Oyuncular: Ryan Gosling, Harrison Ford, Ana de Armas, Sylvia Hoeks, Robin Wright, Mackenzie Davis, Carla Juri, Lennie James, Dave Bautista, Jared Leto, David Dastmalchian, Barkhad Abdi, Hiam Abbass, Wood Harris, Edward James Olmos | Senaryo: Hampton Fancher, Michael Green (uyarlama), Philip K. Dick (karakterler) | 163 dakika | Drama, Bilimkurgu

Hakkında ne zaman konuşsam başımın belaya girdiği yönetmen Denis Villeneuve, kadrini kıymetini bilmemeye özen gösterdiğim Ridley Scott’ın seksenlerden miras kült filmi Blade Runner’ı yepyeni bir hikâyeyle 21. yüzyıla taşıyor. Sonuna “2049” ibaresi almış uyarlamaya filmin stüdyosu Sony tarafından getirilen Türkiye’ye özel sansür sebebiyle vizyonda protesto etmiş, gitmemiştik. Şimdi göğsümüzü gere gere, internet çağı sağolsun, orası burası kırpılmamış versiyonunu izlediğimizi söyleyebiliyoruz. Neyse biz asıl meselemize dönelim. Villeneuve, benim fikrimi soracak olursanız iyi fikirleri kabul edilebilir atmosferlerle buluşturan ama yanında aklı başında bir görüntü yönetmeni olmadığı müddetçe verimi yetersiz, tabir-i caizse senaryo katili bir yönetmen. Fakat Blade Runner 2049’da kariyerinde ilk kez, filmini bir olay değil de atmosfer etrafında kurma ısrarı işe yarıyor. İfşası sıradan sırlarıyla ilk filme selamı bol yeni enstalasyon tüm evreni kaosa sürükleyecek bir macerayı iki jenerasyona bölüştürme görevini üstlenmiş. Ekrandan suratımıza çarpan serin rüzgarları, mikroçip kalpler ve sentetik beyinleri, replikantların zihnimizle oynadığı oyunları ile bu yeni anlatı da o neo-noir altyapısına ulaştırılmış. Villeneuve, ana akım sinemanın daha cilalı bir görüntüyle servis edilebilme fikrine Arrival’da ne kadar hayran olduğunu göstermişti. Blade Runner 2049’da işi bir sonraki aşamaya taşıyarak usta görüntü yönetmeni Roger Deakins ile griler, bejler ve sarılarla ayakta duran bir evrenin kapılarını aralıyor. Her set parçası, kum tanesinden külüstür hava araçlarına kadar, dikkat dağıtıcı bir etken de ayrıca. Çünkü bu sefer Villeneuve’ü suçlayabileceğim derecede güçlü bir metin yok ortada. Aksine iyi fikirler birkaç mizansende tüketildiğinden üç saate yakın, süründüren bilgi kuramı vaazları otuz yıllık zamanaşımında tek derdiniz bu mu diye sorduracak kadar gülünç. Soğuk yürekli katillerin türeyebilme meselesi uğruna tüm motivasyonlarından milisaniyelik bir tereddüt sonrası arınması sırf bir muallak yaratabilme uğruna atılmış adımlar besbelli. Ama Villeneuve bunları bile unutturacak kadar hakim yeni giriş yaptığı âleme. Kentin bilhassa geceyi sırtına aldığı yarısında loş neonlardan, holografik rüyalardan göz alıcı bir örtü oluşturmuş. Bu örtüyü sırtına aldığı müddetçe de insandan öte varlıklarının ikili diyaloglarında bir dakikayı aşan eslerinin bir ehemmiyeti kalmıyor. Ana karakteri ‘K’in kendine yabancılaşmasına sebep olan kimlik krizleri de yönetmenin kafasındaki manzarada can sıkan fazlalıkları bile rutinleştiriyor, ürettiği çatışmalarla bir bağlayıcı eleman görevi görüyor. Üç boyutlu yansıtma kızarkadaşını ete kemiğe büründürme hevesi bile, hazır elimizde imkan varken fantezilerimizi çekelim mantığından uzakta, ‘K’ merkezli karakter çalışmasına belli bir vurgu yapma eğiliminde. Sanırım bir Denis Villenuve filmini derli toplu bulmuş olmanın yarattığı şokla alakalı bütün bu aman canım, o kadar kusur kadı kızında da olur hoşgörüm. Sayısı giderek artan, optik aldatmacası bol, şık bilimkurgu çöplüğünde yığının tepesine konulacak bir film arıyorsak eğer, tüm kusurlarıyla Blade Runner 2049’ın cyberpunk cehennemine ayrıcalık tanıyabiliriz sanırım.
Fesat Mukayese: Blade Runner 2049 > Blade Runner

Devamını oku
Yorum Yapın

Yorum yazın...

Oscar Boy sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin