Takip et

Eleştiri

Asteroid City

tarihinde yayınlandı.

Asteroid City

Yönetmen: Wes Anderson | Oyuncular: Jason Schwartzman, Scarlett Johansson, Tom Hanks, Jeffrey Wright, Tilda Swinton, Bryan Cranston, Edward Norton, Adrien Brody, Liev Schreiber, Hope Davis, Stephen Park, Rupert Friend, Maya Hawke, Steve Carell, Matt Dillon, Hong Chau, Willem Dafoe, Margot Robbie, Tony Revolori | Senaryo: Wes Anderson, Roman Coppola | ABD | 105′ | Komedi, Dram, Romantik

Asteroid CityAnimasyon türündeki hayal dünyasını kanlı canlı oyuncular, kurmaca şehirler ve dev set tasarımlarıyla live action olarak perdeye aktaran Wes Anderson, tema sıkıntısı çekmeye başladığını bir önceki filmi The French Dispatch’te az çok hissettirmişti. Değişen dünyaya karşı sabit kalmayı ve yalnızca içinde yaşadığı baloncukta olup bitene seyirci olmayı seçen yönetmen, Cannes’da prömiyerini yapan Asteroid City ile de biraz bunun yolunu yapıyor. Görünürde bilimkurgu türündeki bir hikâye kitabının resimli sayfalarından fırlamış gibi duran küçük bir şehirde geçiyor film. Eşinin ölümünden sonra çocuklarına bunu nasıl söyleyeceğini bilemeyen bir baba, arabaları arıza yapınca zamanında meteor düşmüş bu şehirde duraklamak zorunda kalıyor. O sırada minik kâşifler ve onların velilerinden oluşan bir kafilenin yolu da buraya düşüyor. Bir takım tesadüfler sırasında dünya dışı bir varlığın ziyaretiyle yeni bir katman daha kazanıyor öykü. Ancak hepsinin arkasında net bir matem havası var ve bu matemin doğasında hikâye anlatma sanatıyla alakalı bir üzüntüye de rastlıyoruz. Anderson tüketim hızının artmasıyla birlikte anlatılardan büyük bir olaya bağlı olma beklentisinin ve nedensellik arayışının kendi sinemasında yeri olmayacağının altını çizen, ilk filminden neredeyse 30 sene sonra kendini açıklamaya girişen bir film çekmiş özetle. Bir taraftan kalenderlik barındırdığı da söylenebilir tabii. Çünkü bu, Anderson’ın yıllara meydan okuyamayan tarzının aldığı eleştiriler karşısında nanik çeker gibi bağımsızlığını ilan ettiği ve kendini bir nedene ya da sonuca bağlamaya mesai harcamadığı bir yapım.

Kaşesi büyük ve çoğunlukla beyaz oyuncuları sıraya dizme hünerini yine konuşturan Anderson’ın Scarlett Johansson, Tom Hanks gibi devlerle çalıştığı Asteroid City’de olağan şüpheliler de sıraya dizilmiş elbette. Jason Schwartzman, Adrien Brody, Edward Norton, Tilda Swinton gibi isimler 1950’li yıllarda geçen yapımda, yine Anderson’ın kuklaları olarak görevlerini yerine getiriyorlar. Bütün Wes Anderson-izmlerin resmî geçidinde bilim insanlarının isimleriyle oyunlar oynayan çocuklar, uzun uzun okunan ve diplomasinin absürtlüğünden dem vuran bildirgeler, üniformanın bir biçimde kendine yine zayıflıkları gösterilerek yer bulduğu anekdotlar gibi tanıdık elementlere rastlamak mümkün. Fakat kendi zirvesini yaşadığı The Grand Budapest Hotel’den The Royal Tenenbaums’a, Anderson’ın filmografisinden ayrılan çok önemli bir ayrıntısı var: Umursamazlık.

Bir tiyatro sahnesi ve perde arkası olarak iki ayrı tarafta geçen Asteroid City, yaşanmış mı yaşanmamış mı, kim oyuncu kim kuklacı sorusunu sordurtan düzeneğinde, senaryo gereği başına gelen bir olay sonrası ana karakterini de “Neden?” diye sorgulamaya itiyor. Bu estetik dünyaya dair saplantısını saklamamak üzerine kurulmuş çünkü film. Ana karakter hep o set, hep o kostümler, duvardaki ilginç aksesuar, simetrik takımlar, döpiyesler olacak ve varoluşuyla ilgili kafa karışıklığı da yazdığı tiplemelerin bulundukları evrene hem ait hem de yabancılık hissiyatı çekmesiyle karşılık bulacak belli ki. Gökten zembille yeni bir varlık indirmesinin arkasında kaderine hakim olamayan insan evladının bastığı yere de sonsuza kadar tutunamaması var. Ölüm korkusuyla mı cebelleşiyor Anderson, yoksa bu da şekilci anlamsızlıklar sarmalında kendi kurduğu evren haricinde başka hiçbir yerin tanrısı olamamasından gelen bir kompleks mi emin değilim.

Wes Anderson’ın ürettiği sinemayla hayatının bir noktasında iletişim kurmuş ama sonra ipleri koparmış izleyici için önemli bir mesaj taşıyor Asteroid City. Her manevrasını ezber ettiğimiz yönetmen değişmeyi kabul etmediğini ilan ediyor artık. Çünkü kendi konfor alanından uzaklaşamayacak kadar büyük bir refaha sahip artık. Bu kadar inatla baş edemeyene kapıyı göstererek, uzata uzata bir hâl olduğu öyküsü(zlüğü)nü Margot Robbie’yi misafir ettiği sahnesinde tek avazda özetleyerek manifestosunu vermiş. Bundan sonrası pasteli bile bastıran beyaz dertlerle dolu, aynı bağlamsızlıkta TikTok muadili çıkan dünyada huzuru bulanlara kalmış.

Devamını oku
1 Comment

1 Comment

  1. Kadir

    6 Temmuz 2023 at 16:54

    O zaman sezon başlasın , film bence de oldukça vasattı.

Yorum yazın...

Oscar Boy sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin