Dizi Eleştirisi
Emmy Sezonuna Prime’da Hazırlık: Étoile, The Better Sister ve Invincible
Emmy Sezonuna Hazırlık serimin bu son yazısıyla, üçer üçer mini dizi eleştirileri yazdığım maratonu tamamlıyorum. Disney+, Netflix, HBO Max ve hatta TOD TV’ye bile uğradıktan sonra sırada Prime Video’nun kalan işleri var. Amazon’un bu servisi daha önce The Lord of the Rings: The Rings of Power ve The Boys ile konuk olmuştu Oscar Boy’a. Bugün ise Palladino Hayal Fabrikası’nın son ürünü Étoile, Jessica Biel ile Elizabeth Banks’i buluşturan The Better Sister ve her sezonuyla fark yaratmaya devam eden Invincible üzerine konuşacağız.

Yaratıcı: Amy Sherman-Palladino, Daniel Palladino | Oyuncular: Luke Kirby, Charlotte Gainsbourg, Lou de Laâge, Gideon Glick, David Alvarez, Ivan du Pontavice, Taïs Vinolo, David Haig, LaMay Zhang, Simon Callow | 52~75′ | Prime Video
ÉTOILE (1. Sezon): Baleden Soğuduk
Gilmore Girls ve The Marvelous Mrs. Maisel gibi tüm zamanların en iyi dizileri arasında sayılabilecek iki yapıma imza atan Amy Sherman-Palladino ile Daniel Palladino’nun yeni projesi Étoile. Sherman-Palladino, bale geçmişi sayesinde daha önce de bir dans stüdyosunda geçen Bunheads ile bu alanda şansını denemişti. Bu kez hikâye, Paris ve New York’taki iki bale kumpanyasının kapanmamak için dansçılarını ve koreograflarını değiş tokuş ederek yeniden doğma çabasına odaklanıyor. Bir tarafın başında Charlotte Gainsbourg, diğerinin ise Luke Kirby var. Yıldız balerinlerden nevrotik koreograflara, Palladinolar’ın evreninde görmeye alışık olduğumuz şahsına münhasır karakterlerle dolu kakofonik bir curcuna sunuluyor yine. Ancak bu kez fikir hem bayat, hem de uygulaması albenili olmaktan uzak. Dahası, izleyicinin bağ kurabileceği tek bir insan evladı bile koymamışlar diziye. Herkes, eksantriklik yarışında birinci olma peşinde; ama ne prodüksiyon parlıyor, ne kostümler hatırlanmaya değer, ne de koreografiler etkileyici. Mizahın hiç tutmaması, herhangi iki karakter arasında kimya olmaması da cabası. Tek bir notaya sabitlenip çalmaya devam eden bir müzik gibi Étoile. Tekdüze, yorucu ve fazlasıyla boş.

Yaratıcı: Olivia Milch | Oyuncular: Jessica Biel, Elizabeth Banks, Corey Stoll, Kim Dickens, Maxwell Acee Donovan, Bobby Naderi, Gabriel Sloyer, Matthew Modine, Lorraine Toussaint, Gloria Reuben | 53~61′ | Prime Video
THE BETTER SISTER (Mini Dizi): Biraz da Zenginler Ölsün
Şahane hayatlar süren zenginlerin ansızın gerçekleşen bir ölüm sonrası cinayetle suçlanması, ardından itibarlarının paramparça olması ve tüm hayatlarının ortaya dökülmesine odaklı, tüm bunlar için onlara üzülmemiz gerekiyormuş gibi yapan dizilerden ben artık gerçekten sıkıldım. The Better Sister, işin içine bir de iki kız kardeşin aynı adamı paylaşamadığı, âdeta yerli dizi kıvamında bir entrika, sonrasında da domestik şiddetin görünmezliği ve korkunç sonuçları gibi ciddi meseleleri ekleyerek öne çıkmaya çalışıyor. Ama sonuç yine hüsran, elbette. Saçı güzel kesilmezse oynamayı kabul etmeyen Jessica Biel ile tarihin en klişe alkoliğini canlandıran, bu performansıyla Razzie’yi hak eden Elizabeth Banks’in sekiz bölüm boyunca başından sonu belli bir hikâyeyi yerlerde süründürerek götürmesine şahit oluyoruz. O kadar niteliksiz ve bittiği anda unutulmayı hak eden bir yapım ki… Cinayet kısmında tek bir incelik ya da sürpriz kırıntısı olmamasını, pembe diziye çalan tonunu konuşmak dahi istemiyorum. Ütü yaparken bile arkada açmaya değmeyecek dev bir müsriflik bu.

Yaratıcı: Robert Kirkman | Seslendirenler: Steven Yeun, Sandra Oh, J.K. Simmons, Jason Mantzoukas, Zachary Quinto, Maleses Jow, Grey Griffin, Khary Payton, Jay Pharoah, Ross Marquand, Ben Schwartz, Walton Goggins, Chris Diamantopoulos, Kevin Michael Richardson, Calista Flockhart, Zazie Beetz, Andrew Rannells, Mark Hamill, Jeffrey Dean Morgan, Jonathan Banks, Doug Bradley, Xolo Maridueña, Aaron Paul, Kate Mara | 46~54′ | Prime Video
INVINCIBLE (3. Sezon): Yine Aynı Damar, Ama Nasıl Güzel Bir Damar
Invincible, The Boys’un yapamadığı her şeyi yapabilmesine ve süper kahraman mitinin ardındaki vicdani ikilemleri cesurca deşmesine karşın üç sezondur aynı temaları ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyor mu? Evet. Animasyon olmasının avantajını sonuna kadar kullanarak, herhangi bir görsel efektle açıklanamayacak şiddette grafik çatışma sahneleriyle sınırları zorluyor mu? Buna da evet. Ama cesaretini ve biçimsel gücünü bu denli etkili kullanan başka bir yapım da yok ortalıkta. Hafızalardan ve tarihten silmek istediğimiz Marvel evreninin asla cesaret edemeyeceği varoluşsal krizlere dalıyor ve bunu öylesine kararlılıkla yapıyor ki, kızmak istemiyorum hiç bu diziye. Zaten Invincible dediğimiz karakterin vaziyeti bu. Ölçüsüz gücün ne kadar kötüye kullanılabileceğini babasından öğrendikten sonra, her anlamda büyüyen esas oğlan başka gezegenden gelen kardeşine ağabeylik yaparken, annesine kol kanat geriyor, bir yandan da gönül ilişkisini yürütmeye çalışıyor bu defa. Elbette her sezonun sonuna bir “ölümden dönüş” hikâyesi eklendiği için bu taslak anlatım biraz yormaya başladı. Ama ne yalan söyleyeyim, bu devrim niteliğindeki animasyon dizinin önümüze koyduğu her şeyi hâlâ iştahla yiyorum.