Takip et

Eleştiri

A Nice Indian Boy: Sevgiyi Hak Edenler

tarihinde yayınlandı.

A Nice Indian Boy

A NICE INDIAN BOY | Yönetmen: Roshan Sethi | Oyuncular: Karan Soni, Jonathan Groff, Sunita Mani, Zarna Garg, Harish Patel, Peter S. Kim, Sas Goldberg, Sean Amsing, Sachin Sahel, Jason Bradstock | Senaryo: Eric Randall (uyarlama), Madhuri Shekar (oyun) | ABD | 96′ | Romantik, Komedi

A Nice Indian BoyCall Me by Your Name nasıl ki kendimle yüzleşmemi sağladıysa, ana akımdaki ilk kuir romantik komedi Love, Simon da, tüm heteronormatif kodlarına rağmen, arkadaşlarımın huzurunda dolabımın kapaklarını kırmaya teşvik etmişti. Bu yüzden “temsiliyet” fikrini yalnızca moda haline gelmiş bir politik doğruluk olarak değil, hayatımda somut bir karşılığı olduğu için de kıymetli buluyorum. Bununla birlikte sinema var olduğundan beri kendi aşk ya da hayat maceralarının en iyisinden en kötüsüne her türlüsünü çekip çeviren heteroseksüellerin düşüp kalkma kontenjanı kimsenin gözüne batmazken; hikâyelerimizi anlatma sırası bize yeni yeni gelmişken, kuir anlatıların daha en baştan yüksek bir standarda tabi tutulması hem gaddarca hem de ikiyüzlüce geliyor. Ezbere “normal”e öykünen kuir yapımları acımasızca yerden yere vurmak da, hele ki ortada bir art niyet yoksa, bana kalırsa epey yersiz. Bu gözler, iki kelimeyi bir araya getirmekte zorlanan Matthew McConaughey’i romantik komedi başrolü olarak izledi, ne de olsa. Neyse ki, perdelerin arkasında dahi olsa, sanata ve kültüre yön verenler çoğunlukla azınlıklardan çıktığı için adaptasyon sürecimizi hızla tamamladık. Artık dört başı mamur kuir, siyah ve Latinx anlatılar birer ikişer beyazperdede yerini alıyor. Geniş bir izleyici kitlesini hedefleyen A Nice Indian Boy da sağlam kalelerimizin en yenisi.

Genç, utangaç, fazlasıyla romantik, Hindistan kökenli ve ABD’de ikinci nesil bir göçmen olan Naveen (Karan Soni), kimliğini ailesi önünde özgürce ifade edebileceği bir noktaya henüz gelememiştir. Ablasının düğünüyle birlikte, üzerinde kendi ailesini kurma baskısı daha da artar. Ebeveynlerinin karşısına bir damat adayı çıkarmayı bırakın, Hintli olmayan biriyle gelmesi halinde yaşanacaklardan dahi çekinmektedir. Ama hayat, her zamanki gibi insanı en zorlandığı yerden sınar: Naveen, Hintli bir aile tarafından evlat edinilmiş ve beyaz bir Amerikalı olan Jay’e (Jonathan Groff) âşık olur. Jay sayesinde yalnızca karşılıklı sevginin iyileştirici gücünü keşfetmekle kalmaz, aynı zamanda zihninin bir köşesine kazınmış tabuları yıkma zorunluluğunu da hisseder. Bu birliktelik elbette kolayca rayına oturmaz. Her iki taraf da biriktirdiği travmaları ve kökleşmiş alışkanlıkları törpüleyerek ortak bir zeminde buluşmak için emek vermek zorundadır.

A Nice Indian Boy

A Nice Indian Boy, sımsıcak bir film. Sevdiğinin elini ulu orta tutmaktan, ona kim ne der diye düşünmeden sarılmaktan çekinen bütün minik kuir kalplerin filmi bu. Roshan Sethi’nin yönettiği, Eric Randall’ın Madhuri Shekar imzalı oyundan senaryolaştırdığı hikâye yalnızca kuir kimlik üzerinden kurulu bir iskelete yaslanmıyor üstelik. Tutucu kültürlerden gelen, kolayına geldiği için geleneklerine tutunan ailelerin çocuklarına tanıdık gelecek, dili, dini, ırkı fark etmeksizin evrensel bir tablo sunuyor. Elbette şekere bulanmış yanları da yok değil. Naveen’in ailesinin anlayışı, oğullarını anlamak ve onu mutlu etmek için gösterdikleri çaba hepimizin iç geçirdiği bir peri masalı havası taşıyor. Ama burada coğrafyanın kadere pranga vurduğu gerçeğini de unutmamak gerek. Yalandan bir rüya bile olsa, toprağına basan herkesin bambaşka hayatlara dokunabildiği ABD’de, Naveen’in annesiyle babasının da gün ışığı görmemiş, önceki nesillerden miras düşüncelerini tazelemesine pek şaşırmıyoruz.

A Nice Indian Boy’u özellikle sevmemin bir nedeni de, kuir ilişkilerin çok da dillendirilmeyen, hatta belki bizim bile kendimize itiraf etmekte zorlandığımız bir tarafına değiniyor oluşu. Düşünsenize, sizi dünyaya getiren ailenizin bir anda sevmekten vazgeçmesinden korkarak, her gün aynı havayı soluduğunuz okul arkadaşlarınızın zorbalığına maruz kalarak, sokakta yürürken bir garip bakış daha kaldıramayacak bir hâlde geçirmişsiniz çocukluğunuzu, ilk gençliğinizi. Kendin olmaktan kaçınmak, insanda tamiri zor yaralar açıyor. Çoğumuz, hele ki benim gibi milenyaller ve daha önceki nesiller, sahte bir kimlikle geçirdiğimiz toyluk yıllarımızın ardından yirmilerimizi bu maskenin hangi parçaları gerçekten bize ait diye düşünmekle geçiriyoruz. Dolayısıyla, bir hevesle içine atladığımız ilişkilerde, özellikle de ilk deneyimlerde, zihnimizde ve ruhumuzda tadilat gerektiren pek çok yer olduğunu fark ediyoruz. A Nice Indian Boy da işte tam bunu, dolaylı ama bir o kadar da etkili bir şekilde anlatıyor. Toplumsal baskının sebep olduğu “Sevgiyi hak ediyor muyum?” sarmalından kurtulduğumuz andaki sudan çıkmış balık hâli korkunç tabii. Ama bir o kadar da gerçek bu kuir emek.

A Nice Indian Boy

Finale doğru, stüdyo tipi, doksanlar kokulu bir romantik komedi havasına bürünen A Nice Indian Boy’un aksayan yerlerini dahi katlanılır kılan oyuncu kadrosunu övmeden bitiremem bu yazıyı. Looking’den beri tarifsiz bir hayranlık beslediğim Jonathan Groff ile ilk büyük rolünün altından başarıyla kalkan Karan Soni, merkezdeki çift olarak harikalar yaratıyor. Tina Fey ve Amy Poehler turnesinden tanıdığım Zarna Garg ise filmin esas silahı. Naveen’in iki dünya arasında köprü olan annesi rolünde sahne çalıyor. Dilwale Dulhania Le Jayenge’yi yeni bir izleyiciyle buluşturan film, bağlı olduğu kültürün sinema damarına yaraşır biçimde de finalde bir Bollywood dans sahnesiyle selam çakıyor. Tüm bu neşeyi gözyaşları içinde izleyip, aşka bir kez daha inanmamı sağlayan gelişmelerin tam ortasında olmak ayrıca umut verdi. Yaş 35… Ama ben hâlâ filmler aracılığıyla sevgiyi hak ettiğime kendimi ikna etmeye çalışıyorum işte. Ama bu sefer oluyor, olacak, olduracağım. Kendime söz!

Devamını oku
Yorum Yapın

Yorum yazın...

Oscar Boy sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin