Takip et

Yıldızlı

Üç Film Birden | The Lost Bus, Dowton Abbey: The Grand Finale ve A Big Bold Beautiful Journey

tarihinde yayınlandı.

Kimsenin uzun uzun okumaya tahammülünün kalmadığı, benim de bir paragraftan fazla yazmaya enerji bulamadığım filmleri buluşturan Üç Film Birden köşemde, yine birbiriyle hiçbir bağı bulunmayan üç yapım bir araya geliyor. Benim için film çekmediğine ikna olduğum Paul Greengrass’tan The Lost Bus, bir dönemin Britanya’yı etkisi altına alan ikonik dizi Downton Abbey’nin son noktası The Grand Finale ve Colin Farrell ile Margot Robbie’yi buluşturan A Big Bold Beautiful Journey var sırada. Hazırsanız başlayalım…

THE LOST BUS | İnsandan Arındırılmış İnsanlık Deneyimi

The Lost Bus

Yönetmen: Paul Greengrass | Oyuncular: Matthew McConaughey, America Ferrera, Yul Vazquez, Ashlie Atkinson, Levi McConaughey, Kay McCabe McConaughey, Kate Wharton, Danny McCarthy, Spencer Watson, Nathan Gariety, Gary Kraus | Senaryo: Brad Ingelsby, Paul Greengrass (uyarlama), Lizzie Johnson (kitap) | ABD | 129′ | Drama, Gerilim

Bourne haricinde yaptığı her şeyi mekanik bulduğum Paul Greengrass, “insan olma” deneyimini yine insani duygulardan tamamen arınmış, sözde aşırı gerçekçi bir üslupla perdeye taşımaya devam ediyor. Bu kez 2018’de Kuzey California’yı kasıp kavuran Camp Fire felaketini ele almış. Los Angeles yangınlarından sadece bir yıl sonra gelen yapımda Matthew McConaughey, direksiyon başındaki soğukkanlı okul servisi şoförünü, America Ferrera ise şefkatiyle bunaltan öğretmeni canlandırıyor. Greengrass’in basın turu boyunca “sinema tarihinin en gerçekçi yangın sahneleri” diye övdüğü bölümler elbette etkileyici ama başarılar bundan ibaret. Kalanında dramatik anlamda inanılmaz zayıf bir iskelet var. Bu, ucunda ölüm olan deneyimi kimsenin yaşamasını istemeyiz elbette. Ama Greengrass karakterleri umursamayalım diye özellikle sanki çaba sarf ediyor gibi. Her coğrafya kendi acısını bildiği için belki ABD’li izleyici, sonunda suçlu bulunan elektrik şirketine duyduğu öfkeyi dışa vurma fırsatına erişmiştir. Trump’ın bu konulardaki kayıtsızlığına, sermaye sahiplerini değil de devlet çalışanlarını suçlayan tavrına öfkelenmek için de iyi bir bahane. Ama peki “iklim krizi”, sayın Greengrass? United 93 ve 22 July’ın izinden giden bu film de, steril, gerçek meseleye ilgisiz ve sadece “deneyim” peşinde koşan bir yapım olarak filmografisine eklenmiş. Bütçesinin tamamını birer dolarlık banknot olarak Los Angeles’a yağdırsa daha çok işe yarardı.


DOWNTON ABBEY: THE GRAND FINALE | Son Perde

Downton Abbey: The Grand Finale

Yönetmen: Simon Curtis | Oyuncular: Hugh Bonneville, Laura Carmichael, Jim Carter, Raquel Cassidy, Paul Copley, Brendan Coyle, Michelle Dockery, Kevin Doyle, Michael Fox, Joanne Froggatt, Paul Giamatti, Harry Hadden-Paton, Robert James-Collier, Allen Leech, Phyllis Logan, Elizabeth McGovern, Sophie McShera, Lesley Nicol, Douglas Reith, Dominic West, Penelope Wilton, Simon Russell Beale, Arty Froushan, Alessandro Nivola, Joely Richardson | Senaryo: Julian Fellowes | Birleşik Krallık, ABD | 123′ | Drama

Londra maceramın ilk dönemine denk gelmesiyle, Nando’s sıralarında yaşlı teyzelerden yediğim spoiler’lar sayesinde Downton Abbey özel bir yer edindi bende. Tam bir “anne dizisi” olmasından sebep evimizde topluca izlemek de aile ritüelimiz olmuştu. Şimdi, başladığı yerden 15 yıl sonrasında, altı sezon, iki film ve Maggie Smith’in vefatının ardından bu faslı tamamen kapatıyor Downton’ın yaratıcısı Julian Fellowes. The Grand Finale adını alan bu son perdede, Fellowes’un diğer işi The Gilded Age’den de bildiğimiz boşanmış kadının sosyete tarafından dışlanması teması ve Robert’ın artık Downton’ı idare etmek için fazla “eski kafalı” kalması üzerinden bir kapanış yapılıyor. Aslında bizi bugüne kadar ayakta tutan o nostalji etkisi burada da fazlasıyla diri. Ancak sanırım Smith’in yokluğunun da etkisiyle, o klasik İngiliz mizahının eksikliğinden düşük temposunu hazmetmek bu kez hayli güç. Hânedeki zenginiyle, hizmetçisiyle, soylusuyla, köylüsüyle herkesin gönlümüzde ayrı bir yeri olsa da 62 yaşındaki Brendan Coyle’u baba olmak üzereyken izlemek, Amerikalı oyuncuların figüran muamelesi görmesi ve Isobel’in Violet’sız pek amaçsız kalması beni epey zorladı. Finalde, dizi boyunca hayatını kaybetmiş tüm karakterleri Downton’ın büyük salonunda salınırken görmek elbette büyüleyici; ama o büyülü ve gözyaşlarımızı harekete geçiren kapanış öncesinde geçen ağır aksak 120 dakikayı affedebileceğimi sanmıyorum.


A BIG BOLD BEAUTIFUL JOURNEY | ChatGPT’nin Kaleminden Aşk

A Big Bold Beautiful Journey

Yönetmen: Kogonada | Oyuncular: Colin Farrell, Margot Robbie, Kevin Kline, Phoebe Waller-Bridge, Lily Rabe, Jodie Turner-Smith, Billy Magnussen, Sarah Gadon, Brandon Perea, Chloe East, Hamish Linklater | Senaryo: Seth Reiss | İrlanda, ABD | 109′ | Drama, Fantastik, Romantik

Büyük sessizliklerden beslenen ilk iki filmi Columbus ve After Yang’in ardından Kogonada, bu kez yüksek ama bomboş bir konsept için kolları sıvamış. Aralarındaki 15 yaş farkın fazlaca hissedildiği Colin Farrell ve Margot Robbie’nin, neden birbirlerine aşık olduklarını bir türlü anlayamadığımız karakterlerini “fantastik” bir yolculuğa çıkarıyor. Filmin neyi kast ettiği belli aslında: Her ilişkinin kaçınılmazı olarak, yaralarını birbirine gösterdikten sonra partnerinin o aşınmış yerlere ne kadar iyi bakacağını sorguluyor. Ama bunu o kadar banal, seyircisini aptal sanan bir yerden yapıyor ki, hikâye yaşam belirtisinden tamamen arındırılmış hâlde, bardak altlığı olmaya mahkûm bir kişisel gelişim kitabına dönüşüyor. Ya da gün içinde en çok kullandığı uygulama ChatGPT olan birinin elinden çıkmış olması da mümkün. Ruhsuz, kimyasız, utanç verici derecede plastik ve tek boyutlu bir hayat görüşüyle, aşkın ya da ilişkinin ne demek olduğunu hiç bilmeyen heteroseksüel bir erkeğin kanabileceği kadar sığ “hayat dersleri”, kötü şakalar ve diyaloglar zincirinden ibaret A Big Bold Beautiful Journey. Hani Saturday Night Live’ın deneyimsiz doğaçlama parodileri olur ya, onun kendini fazlasıyla ciddiye alan formu gibi düşünün. Uzun zamandır izlediğim en büyük tren enkazıydı bu.


Oscar Boy sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Devamını oku
Yorum Yapın

Yorum yazın...

Oscar Boy sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin