Altın Rapor: Yüksek Sezona Hazır Mıyız? (24 – 30 Kasım)

Aralık resmen kapıyı kırdı, ödül sezonu da her zamanki kaosu ve telaşıyla üzerimize çullandı. Yüksek sezona hazır mızınız? Bir yanda Akademi’nin görsel efekt finalisti listesi sürprizsizliğini ilan ederken, diğer yanda BIFA, EFA ve APSA haftayı iyice hareketlendirdi. Critics’ Choice ve HCA sağ olsun, eleştirmenler cephesinde de sesler yükseld, Cahiers du Cinéma ise yılın ilk sinir bozan listesini servis ederek görevini yerine getirdi. Kısacası, takvim yaprakları hızla eksilirken her köşeden bir haber fışkırıyor. Haftalık ödül sezonu bülteni Altın Rapor’da hepsini tek bir sepette topladım. Hadi yine iyisiniz.

Görsel efekt dalında 20 finalist

Akademi resmi bir açıklama yapmasa da Oscar bağımlısı gazeteciler sağ olsun, kısa listelerden önce oylamanın ilk aşamasını geçen görsel efekt finalistlerini her yıl öğrenebiliyoruz. Genelde bu aşamada birkaç sürpriz görmeye alışığız; ancak bu yılın zayıflığını da hatırlatırcasına sıfır sürprizle çıkmış karşımıza branş üyeleri. Avatar: Fire & Ash, Sinners, Frankenstein, The Fantastic Four: First Steps, F1: The Movie, Superman ve Tron: Ares gibi olağan şüphelilerin hepsi ilk 20’de yerlerini aldı. Gösterişli işleriyle öne çıkan Mickey 17, How to Train Your Dragon ve Jurassic World: Rebirth’ün yanı sıra, eleştirilen görsellerine rağmen Lilo & Stitch ile Wicked: For Good da yarışta kalmayı başardı. Tek sürpriz sayılabilecek yapım The Electric State. Çünkü varlığını unutmuş, hatta tam gösterim yapılıp yapılmadığından bile emin olamadığımız için değerlendirmeye alınmayacağını düşünmüştük. Tam listeyi haber linkinde bulabilirsiniz. Bu dalda ilk 10’un ise 16 Aralık’ta açıklanacağını hatırlatayım.

BIFA sezonu açtı

Britanya Bağımsız Film Ödülleri (BIFA), 1 Aralık’ta Gothamlar, 2 Aralık’ta New York Film Eleştirmenleri Birliği ile devam edecek ödül sezonunun en civcivli dönemine açılışı yaptı. Dün gece düzenlenen törende internetin sevgilileri Paul Mescal ve Harris Dickinson başta olmak üzere herkes yerini alırken, gecenin galibi Pillion oldu. Alexander Skarsgård’la ilgili dom fantezilerimize göz kırpan yapım, ilk senaryo dalında da ödül kazandı. A Want in Her 3 ödülle, The Ballad of Wallis Island ise 2 ödülle geceden ayrıldı. BIFA’nın her daim dikkat kesildiğimiz uluslararası film kategorisindeki çetin yarışta, It Was Just an Accident, Sound of Falling ve Sirāt üçlüsünün arasından Sentimental Value ipi göğüsleyen taraf oldu. Kazananların tamamına dün yayımladığım haberden ulaşabilirsiniz.

Avrupa Film Akademi’sinden ilk kez teknik adaylar

Geçtiğimiz yıllarda aday açıklamak yerine doğrudan kazananlarını ilan eden EFA, bu yıl teknik dallarda ilk kez aday listesi oluşturdu. Ancak doğrusu, üzerine uzun uzun konuşmayı gerektiren bir manzara da yok. Her kategoride yalnızca üçer aday belirlemişler ve bir EFA klasiği olarak hemen her dalda döne dolana aynı filmleri aday etmişler. AMPAS gibi başvuruların belli bir yüzdesini izleme zorunluluğu mu getirmeli, insan düşünmeden edemiyor. Sirāt, Bugonia ve Sound of Falling beşer adaylıkla listeye damgasını vuran yapımlar. Tüm tabloyu yine hazırladığım haberde bulabilirsiniz. Sonuçların 17 Ocak’ta açıklanacağını da hatırlatayım.

Asya Pasifik’in galibi Panahi

Her yıl Türkiye’den en az bir yapım görmeye alıştığımız Asya Pasifik Ödülleri (APSA), bu kez bizsiz geçen yılı ödüllerini dağıtarak noktaladı. Cannes’da Jafar Panahi’ye Altın Palmiye kazandıran It Was Just an Accident, burada da rakipsizliğini devam ettirerek hem En İyi Film hem de En İyi Yönetmen ödüllerini topladı. Bir diğer Oscar iddialısı The Voice of Hind Rajab ise ne yazık ki senaryo dalında Renoir’a kaybetmiş. Önemli notlardan biri de belgesel kategorisinde olası Oscar adayları arasında anılan Put Your Soul on Your Hand and Walk’un elde ettiği zafer. Tüm sonuçlar elbette Oscar Boy’da!

Cahiers du Cinéma’dan 2025’in en iyileri

Yıl sonu yaklaşınca listeler de bir bir görünmeye başladı. Her sene tartışmalı sıralamalarla ortalığı karıştırmayı başaran Fransız sinema dergisi Cahiers du Cinéma da geleneği bozmayarak açılışı yaptı. Forumlarda yıl boyunca yıldız tabloları takip edildiğinden zirveyi az çok tahmin ediyorduk zaten. Derginin yıl içinde favorileri arasında saymaktan çekinmediği Albert Serra imzalı Afternoons of Solitude, rahatlıkla birinci sıraya yerleşmiş. Canı şaşalı sinematografi, bol kan ve hayvanlara eziyet izlemek isteyenler için tam bir ziyafet (!). Bana göre asıl şaşırtıcı hamle ise One Battle After Another’ın iki numarada olması. Dünyayla bağlarını sürekli minimumda tutmaya kararlı Fransız eleştirmenler bile bu yıl sevdalanacakları Amerikan filmini seçerken Paul Thomas Anderson’a yöneldiyse, tamamız demektir.

Bu arada eleştirmenler de boş durmuyor

Yerel eleştirmen gruplarının Aralık ayımızı işgal etmesine ramak kalmışken, tahammül etmesi dönem dönem güç iki gruptan da haberler geldi. Critics’ Choice, çok lazımmış gibi, teknik kategorilerde kısa listelerini açıkladı. Sinners listeye 13 kez girerek herkesi sollamış durumda. Bakalım 5 Aralık’ta duyurulacak aday listesinde de liderliği koruyacak mı. Onu takip eden üç yapım ise dokuzar kez anılan Wicked: For Good, Frankenstein ve F1: The Movie. Critics’ Choice ile aynı zihniyetin ürünü, kendi zevklerini ödüllendirmekten çok Oscar tahmini yapmaya oynayan Hollywood Kreatif Birliği (HCA) de tüm adaylarını duyurdu. Sinners burada da zirvede. One Battle After Another, Wicked: For Good ve Frankenstein ise HCA’in Astra ödüllerindeki diğer favoriler.

Uluslararası Emmyler’den Deha’ya ödül

2025 yılında ülkede en çok izlenen yerli dizinin, töre içeriğiyle ağabeyi ölünce yengesiyle evlenen bir herifçioğlu içermesi, üstüne bir anne-kızın toksik iş ortamı kavramını yeniden tanımladığı Kızılcık Şerbeti‘nin bir ilkokul müsameresine dönüşmesi düşünülünce, aslında elde ettiğimiz uluslararası başarının pek bir kıymeti kalmıyor. Yine de, sırf ödülün adını kayıtlara geçirmek adına bu haftaki bültene taşımak istedim. Dizi değil, açık açık pembe dizi üreten, bunu da yerel izleyiciye göre değil, “uluslararası pazara nasıl satarım” mantığıyla tasarlayan sektörümüz, Uluslararası Emmy Ödülleri’nde En İyi Pembe Dizi kategorisinde Deha ile bir galibiyet elde etti. Bu bir telenovela küçümsemesi değil. Hepimiz anneanne evinde Yalan Rüzgarı, Cezur ve Güzel, Maria Mercedes izleyerek büyüdük. Ben sadece malumu ilan ediyor, dünyaya hangi kategoriyle seslendiğimizi hatırlatmak istiyorum. Sektörün tüm bileşenlerine selam olsun!

Bu arada Oksijen’den bahsetmiş miydim?

Sayın Elçin Yahşi sağ olsun, bir süredir Oksijen Gazetesi’nde ara ara yazılarım yayımlanıyor. Sinema dergileriyle büyümüş, mürekkebi eline bulaşan gazetelerden seans takibini öğrenmiş son neslin bir ferdi olarak yazdıklarımı basılı bir mecrada görmek tarif etmesi zor bir his. İşin komiği, utanacağımdan okuyamıyorum da yazdıklarımı. Yıllarca bu uğraşıma “hobi” muamelesi yapan ailemin bile kupür saklamasına sebep olan The Pitt ve Task yazılarımın ardından en son İkinci Bahar‘ı anmıştım. Şu an bayilerde bulunan yeni sayıda ise Prime Video’ya gelen The O.C.’yi yazdım. Hadi Oscar Boy okuru, bu hafta bir Oksijen alıyorsunuz ve çevrenize “Ben bu çocuğun blogunu senelerdir takip ediyorum.” diye böbürleniyorsunuz hatrım için.
(Küçük bir kontrol sonrası daha önce bahsettiğimi fark ettim Oksijen maceramdan. Ama fark eder mi? Her hafta anmalık olay!)

O Podcast’in yeni bölümü yayında

Nerede O Eski Oscarlar sezon finalini yapıp ödül sezonu da iyice hızlanınca, kanalda meydan tamamen O Podcast’e kaldı. Seda’yla artık her Perşembe buluşup konuşacağız, epey uzun bir süre. Spotify, Apple Podcasts ve YouTube Music’te hâlâ abone olmamış kimse kaldığını sanmıyorum ama yine de hatırlatmış olayım. Hazır Oscar Boy tüm zamanların en iyi Ekim’ini ve son sekiz yılın en yüksek reytingli Kasım ayını geride bırakmışken, biraz da O Podcast cephesinde rekor kırmanın vakti gelmedi mi sizce de? Üstelik bu bölümde, sayın Artar filmleri arka arkaya devirdiği için, sezonun ötesine geçip uzun bir sinema sohbetine de girdik. Annenizin, babanızın, eşinizin, çocuğunuzun telefonunu kapıp “abone ol” tuşuna basmak boynunuzun borcudur!