Altın Rapor
Altın Rapor: Yılın En Güzel Ayı (1 – 7 Aralık)
Yılın en güzel ayına hoşgeldiniz! Henüz hiçbir büyük ödül dağıtılmamış, aday listeleri dahi tam şekillenmemiş durumda. Oscar cephesinde pek çok kategoride belirsizlik sürerken, yarışın Ocak’ta büyüsünü yitirmeden ve Şubat’ta tamamen çözülecek gizemleri bozulmadan önceki en keyifli günlerindeyiz. Yerel eleştirmen gruplarının gündemi belirleyeceği bu şahane Aralık ayını yine her Pazartesi yayımlanan haftalık ödül sezonu bülteniyle birlikte açacağız. Hazırsanız, gündemin hayli yoğun olduğu müthiş haftanın özetine geçiyorum…

Gotham açılışı yaptı
Televizyonda yayınlanmasa da canlı olarak baştan sona izleyebildiğimiz törende, son yıllarda bağımsız kimliğini bir kenara bırakan Gotham Ödülleri sahipleriyle buluştu. 5–6 kişilik mini jürilerin oylarıyla belirlenen New York çıkışlı ödüllerde One Battle After Another, sezonu En İyi Film ödülüyle açtı. Açık konuşmak gerekirse sahnede Paul Thomas Anderson’ın Maya Rudolph’a seslenmesi bile törenin notunu yükseltmeye yetti. Sevip birlikte büyüdüğümüz bir yönetmenin taç giyme töreni gibi geçeceğe benzeyen bu sezona güzel bir başlangıç oldu. Bunun dışında, hakkında verilen hapis kararının üzerinden yalnızca 24 saat geçmişken Jafar Panahi’nin üç ödül birden alması, sezonu Oscarsız kapatmayacağını şimdiden hissettirdi. Uluslararası film ya da özgün senaryo… Belki de ikisini birden alarak noktalar bu yılı, pek mümkün. Bir de töreni izlemeyenler için küçük bir not: Özel ödül alan <em”>Song Sung Blue ekibinden Hugh Jackman, rol arkadaşı Kate Hudson’ın bu sene Oscar kazanacağını iddia etti. Hem de sahnede! Bu bilgiyi size hiç yorum katmadan bırakıyorum. Kendi başına yeterince komik zaten.

New York ve Los Angeles eleştirmenlerinin seçimleri
Hafta başında New York (NYFCC), dün gece ise Los Angeles (LAFCA) oylamalarını tamamlayıp ödüllerini açıkladı. Biliyorsunuz bu iki grup, FIPRESCI’ye bağlı NSFC ile birlikte “üç büyük eleştirmen topluluğu” arasında yer alıyor. Gelin sonuçlara hızlıca bakalım… Her iki grup da birkaç kategoride ortak karar almış durumda. En İyi Film dalında One Battle After Another, En İyi Uluslararası Film dalında ise The Secret Agent her iki tarafta da galip geldi. Rose Byrne (If I Had Legs I’d Kick You) güçlü bir açılış yaparak hem New York hem Los Angeles tarafından ödüllendirildi. Genel dağılım da benzer filmler etrafında şekillendi diyebiliriz. NYFCC, Jafar Panahi’yi En İyi Yönetmen seçerken; LAFCA kendisine En İyi Özgün Senaryo ödülünü verdi. One Battle After Another’dan Teyana Taylor, Los Angeles’ın kazananları arasına girerken; Benicio del Toro ise New York tarafından onurlandırıldı. New York’un Sentimental Value’ya hiç yüz vermemesine karşın Stellan Skarsgård,LAFCA’dan ödülle döndü. The Secret Agent’ın gördüğü güçlü destek ise her iki gruba birden yansıdı.

Yerel eleştirmen grupları tam gaz!
Her bir grubu tek tek anmayacağım; ama genel manzarayı özetleyip sizi detaylar için haber sayfalarına yönlendirmek istiyorum. Bu sezon One Battle After Another’ın mutlak hâkimiyetine tanıklık edeceğimiz artık apaçık. En büyük rakibi de teknik dalları süpürmesi beklenen Sinners olacak. Bu ikilinin dışına çıkıp farklı bir macera aramak şu aşamada pek mantıklı değil doğrusu. Bu üstünlük tabii ki OBAA oyuncularına da ciddi bir Oscar ivmesi sağlıyor. Yine de bunun uzun vadede nasıl şekilleneceğini görmek için zamana ihtiyacımız var. Şimdilik şuradaki manzara bile epey fikir veriyor:
- National Board of Review (NBR) da One Battle After Another’dan şaşmadı.
- Atlanta eleştirmenleri One Battle After Another’a 8 ödül verdi.
- Michigan’ın aday listesinde zirve One Battle After Another’ın.
- Seattle, Sinners’a tam 14 adaylık çıkardı.
- Toronto’da da galibiyeti One Battle After Another’ın.
- Washington DC, Sinners’a 10 ödül birden verdi.
- St. Louis, zirveyi One Battle After Another (15) ve Sinners (14) arasında paylaştırdı.

Bağımsız Ruh özüne dönüyor…
Gotham bağımsız kimliğini yıllar içinde kaybetmişken, Bağımsız Ruh (Independent Spirit Awards) tam tersine güçlü bir geri dönüş yaptı. 15 Şubat’ta sahiplerini bulacak ödüllerin bu seneki aday listesi, Amerikan bağımsız sinemasının gerçek cevherlerine odaklanıyor. Oscar’ın büyük favorileri yerine Ira Sachs’in yeni filmi Peter Hujar’s Day, henüz izleyemediğimiz The Plague ve kuir romantik komedi Twinless gibi filmler listenin ön sıralarında. Elbette Train Dreams, If I Had Legs I’d Kick You, Hedda, Sorry Baby gibi Oscar yarışına da selam çakan bağımsızlar yok değil; ama bu kez kesinlikle ağırlıkta değiller. Televizyon tarafı da aynı şekilde nefis keşiflerle dolu. Bağımsız Ruh aday listesine bakıp izleyecek bir şeyler seçmeyi sakın unutmayın. Malzeme çok iyi ve bol.

AFI bu senenin onlusunu belirledi
2021’de 10 adaydan 9’u, son üç sezonda da 8’i Oscar’la ortak çıkan AFI’ın (Amerikan Film Enstitüsü) listesi açıklandı! Küçük bir jürinin Amerikan yapımı filmleri değerlendirip yılın en iyilerini seçtiği bu platformda, uluslararası yapımlar doğal olarak yarış dışı kalıyor. Bu nedenle Sentimental Value ve The Secret Agent listeye giremedi. Yalnızca It Was Just an Accident özel ödülle anıldı. 10 filmlik ana listede sürpriz pek yok. Hamnet, Marty Supreme, One Battle After Another, Sinners beklediğimiz gibi oradalar. Train Dreams sezondaki güçlü pozisyonunu sağlamlaştırıyor. AFI’ın her zaman gişede harikalar yaratan ya da yaratacak filmlere kucak açtığını düşünürsek Avatar: Fire & Ash ve Wicked: For Good seçimlerine de şaşırmadık. Yorgos Lanthimos’un Bugonia‘sı, göze pek hitap etmeyen çirkin setleriyle Frankenstein ve eleştirmenlerden pek destek alamasa da endüstrinin seveceğini düşündüğüm Jay Kelly sürpriz değil belki ama kesinlikle “ilginç” hanesine yazılıyor. Dizi listesi de pek leziz. Hem kapanan Emmy sezonunun favorileri Adolescence, The Pitt, The Studio var, hem de son aylarda yıldızı parlayan Death by Lightning, The Lowdown, Pluribus ve Task kadroya dahil olmuş.

Liste çılgınlığında sahne Sight & Sound’un
Dünya üzerinde okunmaya değer kalabilmeyi hâlâ başaran tek sinema dergisi Sight & Sound, “2025’in En İyi 50 Filmi” listesini açıkladı. Zirvede yine One Battle After Another, hemen ardında da Sinners var. İlk 10’da ayrıca Sirāt, The Secret Agent, It Was Just an Accident, Sorry Baby ve Weapons kendine yer bulmuş. Benim dikkatimi çeken birkaç seçim şöyle: Hamnet’in ancak 41. sıraya yerleşebilmesi tam anlamıyla skandal. Bir kez daha görüyoruz ki bu film eleştirmenlerin değil, genel izleyicinin ve özellikle de endüstrinin filmi olacak. Aralık ayını sessiz sedasız geçirirse hiç şaşırmayın. Oslo Üçlemesi’ni tek tek sıralamak yerine “birleştirip” listelemeleri de bana epeyce tembelce geldi, notumu düşeyim. Öte yandan Eddington’ın (26) ve bir kez daha Hard Truths’un (42) kendine yer bulmasına çok sevindim. Bu elliden My Father’s Shadow, Sound of Falling ve The Mastermind için tetikteyim. Merakla bekliyorum!

Critics’ Choice adayları belli oldu
Yıl içinde pek çok yan ödül dağıtarak sektörle yakın ilişki kurmayı sürdüren Critics’ Choice, film ve televizyon ödüllerinin adaylarını açıkladı. Televizyon tarafında gerçekten çok iyi iş çıkarıyorlar; Task’ten Pluribus’a, The Girlfriend’den Death by Lightning’e ekranın nabzını harika tutmuşlar. Ama film tarafı gerçekten de Oscar tahmini gibi yine. AMPAS’la bu kadar ortak liste çıkarmaya neden bu kadar takıntılılar, anlamak güç. Mesela eleştirel bir tren kazası olan Wicked: For Good’un En İyi Film listesinde ne işi var? Cynthia Erivo’yu aday etmedikleri için içten içe mutluyum ama It Was Just an Accident’ı ne filme, ne yönetmenliğe, hatta özgün senaryoya bile almamalarına anlam vermek zor. Bu durumda Metacritic ve Rotten Tomatoes puanları tamamen hayal ürünü mü oluyor? Anlayana aşk olsun… Adaylarda zirve şöyle: Sinners (17), One Battle After Another (14), Frankenstein (11) ve Hamnet (11). Bu arada Sentimental Value, En İyi Film kategorisine girdiği için kurallar gereği uluslararası film dalında değerlendirme dışı kalmış, çok tartışılınca sonradan açıklamayı yapmayı ihmal etmediler tabii. 4 Ocak’taki ödül töreninde yeniden konuşuyor oluruz.

IDA, belgesel yarışını hareketlendirdi
Akademi’nin giderek daha uluslararası bir profile evrilmesi sebebiyle belgesel branşının gidişatını tahmin etmek her geçen yıl zorlaşıyor. Hiçbir ödül grubuna tam olarak benzemeyen bu kategoriye dair gelen her haber bu yüzden çok kıymetli. Uluslararası Belgesel Birliği (IDA) ödüllerini dağıtmışken anmamak olmaz. Honeyland’le tanıdığımız Tamara Kotevska’nın yeni filmi The Tale of Silyan, büyük ödülü kaptı. Sezonun önemli favorilerinden Seeds ve Apocalypse in the Tropics de eli boş dönmedi. Ama ikisinin de Oscar adaylığını kaçırması beni hiç şaşırtmaz. Bu sene bariz bir favori olmaması ayrıca heyecan verici. Belli ki son dakikaya kadar nefeslerimizi tutacağız.

John Waters’sız bir film yılı düşünülemez!
Sitede tekil haberini çıkarmıyor olsam da, yaşayan en tatlı deli John Waters’ın yıllık film listelerini büyük bir keyifle takip ediyorum. 2025 listesi yine izleme defterimi zenginleştiren, kimsenin radarına girmeyen keşiflerle dolu. Üstelik zirvedeki Eddington için “Bu filmi beğenmediyseniz sizden nefret ediyorum.” demiş. Tam olarak aradığım ruh bu! Hazırsanız dönüyorum Waters’ın 2025 onlusuna:
1. Eddington | Ari Aster
2. Final Destination: Bloodlines | Adam B. Stein, Zach Lipovsky
3. Oslo Üçlemesi | Dag Johan Haugerud
4. Sirāt | Oliver Laxe
5. Sauna | Mathias Broe
6. Room Temperature | Dennis Cooper, Zac Farley
7. Misericordia | Alain Guiraudie
8. When Fall Is Coming | François Ozon
9. My Mom Jayne | Mariska Hargitay
10. The Empire | Bruno Dumont
O Podcast’te sezon sohbeti devam ediyor
O Podcast’te her Perşembe gerçekleştirdiğimiz buluşmalar giderek daha keyifli ve daha yoğun bir hâl alıyor. Bu hafta Seda Artar’la Bugonia, After the Hunt ve Blue Moon hakkında ne düşündüğümüzü konuştuk. Ardından, elbette, Altın Rapor’da adı geçen tüm güncel haberlere de değindik. Şimdiden sürekli gülme krizine giriyor oluşum için sizlerden özür diliyorum. Ama yapacak bir şey yok, bekliyoruz. Öıkın çıkın gelin! Abone olmayı da unutmayın lütfen: Spotify, Apple Podcasts, YouTube Music… Her yerdeyiz!
Oscar Boy sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.




















