Takip et

Dizi Eleştirisi

The Last of Us (2. Sezon): İntikamın Anatomisi

tarihinde yayınlandı.

The Last of Us

THE LAST OF US | Yaratıcılar: Craig Mazin & Neil Druckmann | Oyuncular: Bella Ramsey, Pedro Pascal, Gabriel Luna, Isabela Merced, Young Mazino, Kaitlyn Dever, Rutina Wesley, Robert John Burke, Spencer Lord, Tati Gabrielle, Ariela Barer, Danny Ramirez, Catherine O’Hara, Noah Lamanna, Jeffrey Wright, Alanna Ubach, Josh Peck, Ben Ahlers, Hettienne Park, Tony Dalton, Joe Pantoliano | 45~60′ | HBO

The Last of Us2013 yılında PlayStation 3 kullanıcılarının dünyasına giren The Last of Us, on milyonlarca kişi tarafından deneyimlenmiş bir konsol oyunu, biliyorsunuz. Ek paketleri ve çizgi roman uyarlamasının ardından, Ellie karakterini neredeyse Maisie Williams’ın canlandıracağı bir film projesi de gündeme gelmişti. Ancak trikotajla hiçbir ilgisi olmayan kader ağlarını ördü ve pandemi döneminin tam ortasında HBO, The Last of Us’ı dizi formatında seyirciyle buluşturacağını duyurdu. Oyun dünyasına uzak, zombilere The Walking Dead sayesinde idmanlı benim gibiler için dizi, geçtiğimiz yılın başında yeni bir evrenin kapılarını araladı ve çok geçmeden ikinci sezonuyla geri döndü. Game of Thrones’ta tavırlı bir soylu olan Lyanna Mormont’u canlandırarak dikkat çeken Bella Ramsey ile aynı diziden çıkıp medya eğitimi ve sıcak kişiliğiyle internetin sevgilisine dönüşen Pedro Pascal’ı buluşturan dizi, kaldığı yerden birkaç adım ileride yoluna devam ediyor. Oyunun mimarı Neil Druckmann ile Chernobyl’den tanıdığımız Craig Mazin’in yaratıcı koltuğunu paylaştığı The Last of Us’ın ikinci sezonu, bir geçiş bölümü, bir gelişme aşaması ya da hikâyenin vahşi geleceğinden önce verilen bir soluklanma anı olarak da değerlendirilebilir.

Mantar temelli zombi salgınının mümkünatının kimyagerler ve biyologlarca onaylanmış olması ne yazık ki postapokaliptik cenaze törenimizi fazla da uzak bir geleceğe koymuyor. Ama o karanlık düşünceleri şimdilik bir kenara bırakıp diziyi kısaca özetleyelim… Dünyanın büyük kısmının enfekte olduğu, hayatta kalanların ise yüksek güvenlikli koloniler kurarak yaşamlarını sürdürdüğü bir gelecekteyiz. Salgının başında kızını kaybeden Joel (Pedro Pascal), zombiliğe karşı bağışıklığı olan Ellie’yi (Bella Ramsey) evladı gibi benimseyip bağrına basıyor. Ülkenin bir ucundan diğerine uzanan ilk sezon, her türlü insan grubuyla karşılaştıkları, sayısız tehlikeyi atlattıkları bir yolculuğu anlatıyor ve ikilinin bağı zamanla derinleşiyor. Sezonun sonunda, Ellie’yi tedavi amaçlı kullanmak isteyen doktorları katleden Joel, insanlığın kurtuluşu pahasına dahi olsa elini kana buluyor. İkinci sezon ise bu kararın yarattığı gri vicdan bulutlarıyla açılıyor. Beş yıl sonra Ellie büyümüş, Jackson’daki yaşamında küçük kalp kırıklıklarıyla tanışmış, yaşadıklarının tüm detaylarını bilmese de tahmin edebildikleri üzerinden Joel’e öfkeli. Joel ise sevgisinin karşılık bulmamasına içerleyen her baba gibi şaşkın ve üzgün. Ama neyse ki artık travma bavulundaki her yaşanmışlıkla yüzleşmeye hazır. Hem de bir terapistin karşısına çıkacak kadar… O terapistin eşinin talihini ise sürpriz bozmamak üzere konuşmayayım artık.

The Last of Us

Joel’ın, yarınları düşünmeden dünya üzerinde kalan sayılı bilim insanını tek hamlede öldürmesinin bedelini ödediği ikinci bölümle birlikte The Last of Us’ın tonu hızla değişiyor. Hayatta kalma fikri üzerine kurulu ilk sezonun ardından bu kez anlatının temeli intikam duygusuna yaslanıyor. Bu nedenle, herhangi bir diziye göre hâlâ büyük ölçekte bir yapım izliyor olsak da, The Last of Us’ın kendi standartları içinde daha sınırlı kapsamlı bir sezon söz konusu. Ellie’nin artık bir birey olarak kimliğine kavuşması, tüm bu hengâmenin içinde ne istediğini anlamaya başlaması, deneyim kazanması ve ergenliğini gecikmeli de olsa yaşayabilmesi bu sezonun merkezinde. Öte yandan, dizi artık o “konsol oyunu” hissiyatından biraz daha uzaklaşmış durumda; temas ettiği duygusal ağırlıkla birlikte daha farklı, daha içe dönük bir tona bürünüyor. Sevginin iyileştirici gücünü, çivisi çıkmış bir dünyada deneyimleyen, kötücül mantarların istila ettiği bir evrende bile yeşerebilen Ellie, bu kez intikamla motive olan, acımasız birine dönüşüyor.

Gelelim The Last of Us’la en başından beri yaşadığım temel sıkıntının ikinci sezondaki uzantısına… Konusu itibarıyla gerçekle birebir örtüşmesini beklemiyorum elbette; fakat büyük bütçesi ve iddialı yapısıyla dizinin özellikle prodüksiyon tasarımı açısından fazlasıyla plastik bir dünya yarattığı fikrinden bir türlü sıyrılamıyorum. Belki de bu yapaylık, orijinal oyunun estetiğine sadık kalma çabasıyla bağlantılı. Ama dizinin en epik anlarında dahi bir sette olduğumu unutamıyorum açıkçası. Bunun yanında, yalnızca fiziksel özellikleri üzerinden oyunun sadık ama bir o kadar da cahil ve gaddar hayranları tarafından acımasızca eleştirilen Bella Ramsey’in, Ellie’yi izleyici için ilişki kurulabilir bir karakter olarak ete kemiğe büründürdüğünü de düşünmüyorum. Joel’a veda ettiği sahnede hissettirmesi gereken öfke, Kaitlyn Dever’ın sonradan diziye dahil olup Abby’ye kattığı ağırlığın gölgesinde öyle eziliyor ki, istemsizce gözlerimi başka bir yöne çevirmek zorunda kalıyorum. Üstelik Ellie öyle kilit bir karakter ki, ister oyunda ister dizide, eğer onunla duygusal bir bağ kuramazsanız bu serüvenden tat almanız neredeyse imkânsız. Ne var ki Ramsey’in bu sezondaki zayıf performansı nedeniyle ne Joel’a veda etmek hüzün yaratıyor, ne de yeni sevdası Dina’yı (Isabela Merced) geride bırakmak.

The Last of Us

Küresel bir fenomen olarak lanse edilse de The Last of Us, bir janr dizisi olmanın sınırlarını henüz tam anlamıyla aşabilmiş değil. Özellikle bu sezon, ritmini bir türlü bulamıyor. Akmayan, merak duygusunu tetiklemeyen ve neredeyse tamamı birer “es” niyetine inşa edilmiş gibi duran bölümler arka arkaya sıralanınca, sezonun sonunda anlatının yarıda kesildiği hissine kapılmamak elde değil. İlk sezona kıyasla daha dar bir hareket alanına sahip olan yedi haftalık bu macera, doruk noktasına ulaşamadan sona eriyor. Elbette oyunu oynayan ya da kaynak materyale hâkim izleyicilerin bakış açısı daha farklı olabilir; ancak dışarıdan bir gözle bakıldığında ikinci sezonun yetersiz kaldığını belirtmem lazım. Üstelik Pedro Pascal’ın yokluğunda Ellie’nin içsel çatışmaları ve iniş çıkışları dışında yeni bir dramatik damar yakalanamazsa dizinin ilerleyen bölümleri ne kadar ilgi çekici olur, emin değilim. Bella Ramsey de, alaycılığı tek bir duygusal frekansta çalmaya devam ettiği sürece karakterin dönüşümünü ayırt etmek pek kolay olmayacak.

Devamını oku
Yorum Yapın

Yorum yazın...

Oscar Boy sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin