Dizi Eleştirisi

Hacks (4. Sezon): Bir Küs, Bir Barış

Yayınlandı

on

HACKS | Yaratıcılar: Lucia Aniello, Paul W. Downs, Jen Statsky | Oyuncular: Jean Smart, Hannah Einbinder, Megan Stalter, Paul W. Downs, Rose Abdoo, Mark Indelicato, Carl Clemons-Hopkins, Kaitlin Olson, Christopher McDonald, Jane Adams, Luenell, Lauren Weedman, Helen Hunt, Dan Bucatinsky, Michaela Watkins, Robby Hoffman, Tony Goldwyn, Julianne Nicholson | 26~38′ | HBO

The Bear drama mı komedi mi tartışmalarının gölgesinde Emmy’de hak ettiği tacı kapan Hacks, dördüncü sezonunu geçtiğimiz ayın sonunda tamamladı. Türkiye’de yayın hakları TOD’da olduğu için hâlâ HBO Max arşivinde boy göstermeyen dizi, sivri dilli komedyen Deborah Vance (Jean Smart) ve sevgili yazarı Ava Daniels’ı (Hannah Einbinder) bıraktığımız yerden alıyor, yollarına kaldığı yerden devam ettiriyor. Deborah’nın bir kez daha Ava’ya kazık atmasının ardından, bu defa ilk kez elini yükseltip idolünün karşısına dikilen Ava, yapılacak talk show’da şantajla da olsa yerini sağlamlaştırmıştı. Yeni sezon, bu pek taze düzende önce çatışmanın bütün kıvrılarından yararlanıyor, sonra ihtilaflardan kaçınmak adına süspansiyon görevi görecek bir karakter sıkıştırıyor ve ardından da önemli bir kırılma anıyla o özlediğimiz, birbirleri olmadan yapamayan ikili kimyasını yeniden sandıktan çıkarıyor. Yine komik, yine deli dolu, istikrarlı ve bir o kadar da özenle tasarlanmış bu 10 bölüm, az çok tahmin edebildiğimiz o kaçınılmaz sona doğru usul usul ilerliyor. Tabii ki iki başrolünün kusursuz performansları eşliğinde…

Önceki sezonlara kıyasla dikkati daha toparlanmış bir anlatıyla gelen Hacks, bu sezon odağını Deborah’nın en büyük hayali olan talk show sunuculuğuna çeviriyor. Ancak bu peri masalının sonsuza kadar süremeyeceğini kısa sürede seziyoruz; çünkü dizinin komedisi, Deborah’nın yaptığı şovun sürdürülebilirliğinden değil, ikilinin çatışmasından besleniyor. Ne yazar odasındaki dinamiklerden ne de konuklarla yaşanan aksiliklerden yol alamayacağının farkında olan sezon, bir dargın bir barışık, çoğu zaman da kafa kafaya çarpışan bu iki kadını ortak bir zeminde buluşturup yeni bir kriz daha atıyor masaya. Dördüncü sezon, bu yönüyle beşinci sezonda yaşanabilecek gelişmelerin öncesinde bir virgül gibi duruyor. Karakterlere nefes aldıran, öyküyü duraklatan bir ara evresi âdeta. Kirli oyunların rafa kalktığı, özel hayatların geri planda bırakıldığı bu sezonda, şov dünyasının profesyonel tarafındaki iniş çıkışlara odaklanmayı tercih eden yaratıcı ekip (Lucia Aniello, Paul W. Downs ve Jen Statsky), Deborah ve Ava dışındaki hiçbir karaktere gelişim alanı açmamayı da bilinçli olarak tercih etmiş besbelli.

Milenyallerin yeniyle eski arasında sıkıştığı, bu yüzden de sürekli bir yürüyen şüphe hâline geldiği bir dünyada, Hacks, Ava’yı her sezon daha da kanlı canlı, elle tutulur bir karaktere dönüştürme macerasını sürdürüyor. Evli bir çiftle giriştiği yeni “üçlü” ilişki ve eski sevgilisinin Deborah’nın konuğu olması bu süreci iyice pekiştiriyor. Bu kadar sevmesi ve empati kurması zor bir karakterden bu derece incelikli bir portre çıkarabilmek gerçekten takdire şayan. Ava’nın jenerasyon ötesi sıkışmışlıklarını da düşününce, başlangıçta çok küçük bir zümreyi temsil ettiği izlenimini verse de artık seyircinin yerine kendini koyabildiği, dizinin içindeki “dış göz” işlevini tam anlamıyla üstlenmiş bir figüre dönüştü. Deborah’ya gelince, burada biraz gazı boşluyor Hacks. Deb’in personelini dış çembere iten anlatı, Ava’sız geçen ilk yarıda Deb’i bir karikatüre dönüştürerek yalnızca programını sunan ve Ava’ya hayatı zindan eden bir figür hâline getiriyor. Ne zaman ki özürler dileniyor, yıldızlar barışıyor, bağlılık yeminleri ediliyor, işte o zaman, Joan Rivers’la aynı genetik mirası taşıdığını bildiğimiz Deb’e yeniden gönlümüzü açıyoruz.

Popüler kültürü, talk show dünyasını ve komedinin iç dinamiklerini ayrıntılardan beslenen bir mizahla harmanlama konusunda Hacks hâlâ rakipsiz. Julianne Nicholson’ın canlandırdığı “Dance Mom” karakteri, Jimmy Fallon ve türevlerinin başımıza kakaladığı, Andy Warhol’ın sözünü ettiği o 15 dakikalık şöhrete oynayan “sıradan insan” kalıbına öylesine cuk oturuyor ve Julianne Nicholson da öyle iyi oynuyor ki… Deborah’nın kızını canlandıran Kaitlin Olson’ın bu kez istikrarı dinde araması, belediye başkanının bir seks skandalına karışması, Deborah’nın Poppers kazası derken masa mizah açısından iyice donatılıyor. Burada rolü nihayet genişleyen Megan Stalter için ayrı bir parantez açmak gerek. Dizinin yazarları her ne kadar uçarı taraflarını bastıramasa da, bu yarı gerçek evrende Kayla karakterinin sonunda hak ettiği spot ışığını bulması büyük kazanç. Umarım Televizyon Akademisi de Hannah Einbinder’la birlikte Stalter’ın müthiş performansını Emmy adayları arasında anmadan geçmez.

Emmy tescilli Hacks’in dördüncü sezonunu öncekilerden ayıran ve garip bir şekilde zayıf karnı hâline getiren şey, rotasını çok erken ve net biçimde belli etmesi bana kalırsa. Üstelik o rotaya giderken yolu uzattığını da gizleyemiyor. TÁR filminin finalini andıran onuncu bölümün, Hacks’in şimdiye dek kurduğu gerçeklik algısı içinde ne kadar işlediği ise tartışmaya açık. Elbette her konuda çıtayı yüksek tutan senaryo odası ve dört dörtlük oyuncu kadrosu, gelecek maceralardan önce bu kısa es verişe inanmamızı sağlamak için ellerinden geleni yapıyor. Ama Deborah, arkasını tam anlamıyla sağlama almadan böyle bir adım atar mıydı? Ava’ya duyduğu sevgiyi bu kararın tek motivasyonu olarak kabul etmek mümkün belki, fakat yaptığı anlaşmadaki açık arama süreci ve ardından yaşanan “tercümanla sahneye çıkma” gibi detaylarda, büyük efsaneye pek yakışmayan bir kabulleniş vardı sanki. Neticede hepimiz biliyoruz ki Hacks, bundan çok daha sağlam bir çıkış noktası bulabilecek yetiye sahip.

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version