Kısa Eleştiri
Üç Film Birden | Unforgivable, Lilies Not for Me ve Hot Milk
Evinizden kılınızı kıpırdatmadan izleyebileceğiniz 2025 yapımlarını tüketip üstüne bir şeyler karalama misyonum sessiz sedasız sürüyor. Bu kez, kuir dokunuşlar barındıran üç filmle huzurlarınızdayım. Bu kategoriye ne kadar uyduğu tartışmalı BBC draması Unforgivable, testis değiştirmenin eşcinselliği “tedavi” edebileceğine inanılan bir dönemde geçen Lilies Not for Me ve başladığı yerde bitmeye meraklı bağımsızların son temsilcisi Hot Milk var listede. Hazırsanız başlayalım…

Yönetmen: Julia Ford | Oyuncular: Bobby Schofield, Anna Friel, Anna Maxwell Martin, Austin Haynes, Finn McParland, Jonas Armstrong, David Threlfall, Mark Womack, Phina Oruche, Paddy Rowan | Senaryo: Jimmy McGovern | Birleşik Krallık | 103′ | Drama
UNFORGIVABLE: Unutmak Ne Mümkün
1994 yapımı Priest’ten, pandemi döneminde hayatımıza giren Time’a, Britanya’nın sınırları zorlamayı seven kalemi Jimmy McGovern, yine karakterlere ve diyaloglara yaslanan bir hikâyeyle karşımızda. Bu kez, çocuklara yönelik cinsel istismarı merkeze alıyor ve bu istismarın yaşandığı bir ailenin içine giriyoruz. Ablasının oğlunu taciz eden Joe (Bobby Schofield), cezasını çekmiş, annesi dışında herkesle bağı kopmuş biri. Annesini kaybettikten sonra hapisten çıkıp rehabilitasyona giden Joe, korkunç suçunun nedenlerini anlamaya yaklaşırken kimliğiyle ilgili sarsıcı bir gerçekle yüzleşiyor. Durağan ritmine rağmen Unforgivable, kusursuzca yazılmış karakterleri ve neredeyse hatasız performanslarıyla izleyiciyi içine çekiyor. McGovern, kolaycı bir manipülasyona başvurmadan hem istismarcının suçunu unutturmuyor hem de ona kızgın olanların haklı öfkesini diri tutarak Joe’ya acımamızı engelliyor. Finaldeki kucaklaşmayı yanlış okuyacaklar çıkacaktır; ancak hikâye boyunca Joe gibilerin sözünün kıymetsiz kaldığını hissettiren dava süreci, bende acı bir tat bırakmadı. Hatta tek bir cevap bile sunmadan bu zor konuyu dağınık bırakmasını değerli buldum. Ve evet, Schofield başta olmak üzere tüm kadro için BAFTA kampanyası rica ediyorum. Tek bir zayıf halka yok! Keşke televizyon filmi estetiğini de biraz olsun aşabilseymiş.


Yönetmen & Senaryo: Will Seefried | Oyuncular: Fionn O’Shea, Erin Kellyman, Robert Aramayo, Louis Hofmann, Jodi Balfour | Birleşik Krallık, Güney Afrika, Fransa, ABD | 109′ | Drama, Romantik
LILIES NOT FOR ME: Velev ki Lubunyayız!
Geçtiğimiz yıl Edinburgh Film Festivali’nde yolculuğuna başlayan Lilies Not for Me, kuir tarihimizin akıl almaz bir dönemine ışık tutuyor. 1920’lerin İngiltere’sindeyiz. Tıbbın eşcinselliği “tedavi” etme iddiasıyla “testis takası” önerdiği, akıl oynatıcı bir zaman. Genç yazar Owen’ı (Fionn O’Shea) hem onu heteroseksüel yapmak isteyen kurumdaki hemşireyle sohbet ederken, hem de Birinci Dünya Savaşı’nın yaralarını sarmaya çalışan toplumun içinde, hayatında iz bırakmış iki aşığını hatırlarken izliyoruz. Dönüşüm terapilerinden elektroşok “tedavilerine” kadar nice gaddarlığı duymuştuk; ama bu “testis değiştirme” meselesi, tahayyül edebileceğimden bile daha korkunç. Film, bu vahşi uygulamanın gönüllü kurbanındaki çaresizliği çok iyi anlatıyor. Ne var ki gerisi aynı ölçüde etkileyici değil. Owen’ın sevdalarındaki kimya eksikliği, kuir filmlerin klişelerini arka arkaya sıralayan senaryosu, zayıf diyalogları ve inandırıcılıktan uzak tonu, Lilies Not for Me’yi izlenip unutulan dönem dramalarının yanına koyuyor. Heteroseksüel oyunculara ödül almak için alan açan bir film olmasa da, böylesine çarpıcı bir konuyu bu kadar özelliksiz bir yazılı ve görsel dille anlatmak gerçekten günah sayılmalı. Hiç Merchant-Ivory filmi de mi izlemediniz?


Yönetmen: Rebecca Lenkiewicz | Oyuncular: Emma Mackey, Vicky Krieps, Fiona Shaw, Vincent Perez, Patsy Ferran, Yann Gael | Senaryo: Rebecca Lenkiewicz (uyarlama), Deborah Levy (roman) | Avustralya, Yunanistan, Birleşik Krallık | 93′ | Drama
HOT MILK: Nevrotik Fikirler Çorbası
Yılın başında Berlin’de prömiyer yapan Rebecca Lenkiewicz imzalı Hot Milk, ne tür bir hastalık yaşadığı belirsiz annesiyle (Fiona Shaw) İspanya’ya tatile giden bir kadının (Emma Mackey), deniz kenarında tanışıp aşık olduğu biriyle (Vicky Krieps) ilişkisini ve bunun annesiyle ilgili şüphelerine yansımasını ağır ağır anlatıyor. Bir kadın tarafından yazılmış romanın yine bir kadın tarafından uyarlanmasıyla ortaya çıkmış olsa da, yaza denk düşen cinsel uyanış hikâyesinden erkek perspektifi kokusu almadan edemedim. Nevrotikliğin ve huysuz çatışmalarının anne-kız ilişkilerinin karmaşıklığı üzerinden yorumlanması mümkün; ancak esas kızımızın ayaklarını yerden kesen âşık fenotipinde bile kuşku uyandırıcı, maskülen bir toksiklik var. Sanki tüm fikir sonradan kuir bir sosa bandırılmış gibi… Fiona Shaw, sinirlerimizi bozan anne rolünde harikalar yaratıyor. Sırf onun performansı için bile bakılabilir Hot Milk’e. Ancak bunun dışında filme şekil verecek güçlü bir unsur yok. Tüm fikirleri birbirine girmiş, çoğu zaman ne anlatmak istediğini geveleyerek geçiştiren, varış noktasına dair fikirsiz bir iş. Keşke o, Remember Me’nin İkiz Kuleler sürprizi kadar bağlamdan kopuk finalini öne alıp bir kısa filme dönüşmeyi deneseymiş.

Oscar Boy sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.