Takip et

Eleştiri

Silahlar – Weapons: Güldüren Kâbus

tarihinde yayınlandı.

Weapons

WEAPONS (Silahlar) | Yönetmen & Senaryo: Zach Cregger | Oyuncular: Josh Brolin, Julia Garner, Alden Ehrenreich, Austin Abrams, Cary Christopher, Toby Huss, Benedict Wong, Amy Madigan, Whitmer Thomas, Callie Schuttera, June Diane Raphael, Luke Speakman, Sara Paxton, Justin Long, Clayton Garris, Scarlett Sher | ABD | 128′ | Korku

weaponsKorku sinemasının yeni gözdesi Jordan Peele’ın senaryosunun haklarını almak için büyük çaba sarf ettiği, New Line’a kaptırınca uğruna menajeriyle yollarını ayırdığı Weapons, Barbarian’la tüylerimizi diken diken eden Zach Cregger’ın imzasını taşıyor. İçinde bulunduğumuz sinema yılının en iddialı janr işlerinden biri olan yapım, Barbarian’a kıyasla daha büyük ve daha tutkulu bir sinema üretiminin ürünü. Hikâye, küçük bir Amerikan kasabasında gecenin bir yarısı aynı sınıftan biri hariç 17 çocuğun aynı anda ortadan kaybolmasıyla başlıyor. Dehşete düşmüş ebeveynler, anlam verilemeyen güvenlik kamerası görüntüleri ve kaynağı belirsiz bir gücün gölgesinde ilerleyen anlatı, altı farklı karakterin perspektifinden şekilleniyor: Sınıfındeki çocuklar kaybolduğı için cadı avının en büyük hedefi hâline gelen öğretmen Justine (Julia Garner), çocuğunu kaybettikten sonra toparlanamayan baba Archer (Josh Brolin), kendi travmalarıyla boğuşan polis memuru Paul (Alden Ehrenreich), evsiz bir uyuşturucu bağımlısı James (Austin Abrams), olayların yaşandığı okulun müdürü Marcus (Benedict Wong) ve geride kalan tek çocuk Alex (Cary Christopher).

Birbiriyle başından ya da sonundan örtüşen farklı bakış açıları eşliğinde yavaş yavaş çözülüyor öykü. İşini ve öğrencilerini seven öğretmenin gece yarıları okuldakine taban tabana zıt bir hayat sürmesi ya da ilk tanıştığımızda tutuklanmaktan kurtulmak için çabalayan evsizin, aslında çalıştığını iddia ettiği yere sızmaya çalışması gibi kasıtlı yanılgılarla açıyor dünyasını Cregger. Üstelik korkma ve gülme eylemlerinin arasındaki incecik çizginin bilincinde. Film, seyircisinin kahkahasından beslendiğini gizlemiyor. Bağımlılık motifiyle birbirine bağlanan karakterler, tek tek ya da topluca sahnede göründüklerinde belli bir mizahi tona bağlı kalıyor. Çünkü Cregger, yaşananların ürkünçlüğü kadar absürtlüğüne de oynamazsa, filminin kendini fazla ciddiye alan, azametli bir maskaralığa dönüşeceğinin gayet farkında.

Weapons

Weapons, korku türünün artık vazgeçilmez taktiği haline gelen “geciktirme” yöntemini ustalıkla kullanıyor. Çocukların kaybolduğunu öğrendiğimiz andan itibaren, detayları öğrenmek için kıvranmamıza yol açan bir tempo benimsiyor. “Büyük kötü”yü ifşa ettiği noktada bile herkesin hızla tesiri altına girdiği bu sapana saç sarmalı çalışma stilinin inceliklerini hemen açıklamıyor, elini finale kadar saklıyor. Bulmacanın parçaları birleşirken, meselenin gizemini bütünüyle çözmekten çok çelikten kurgusuyla ve oyuncu kadrosunun ekrana hükmeden performanslarıyla oyalanıyoruz. Film su gibi akıp giderken, aslında uzun süre gerçeğin tamamından yoksun bırakıldığımızı fark etmiyoruz; çünkü oyalama, keyifli bir deneyime dönüşüyor. Dahası, sırrını korumak için ekstra bir çaba da yok ortada. Cregger yalnızca seçtiği biçimsel rotaya sadık kalıyor ve seyircisini bu yolda beraberinde sürüklüyor.

Filmin, daha önce ağdalı dramalarda da işlenmiş bir konuyu bu kadar ilginç kılabilmesinin temel sebebi, günümüz korku sineması jenerasyondan jenerasyona aktarılan travmaya bütünüyle teslim olmuşken Weapons’ın daha serbest bir düzlemde ilerlemesi. Evet, yetişkin karakterlerin neredeyse hepsi bir bağımlılıkla boğuşuyor. Kurtuldum derken yeniden aynı çukura düşüp dokundukları her şeye zarar vermeleri üzerinden bir okuma yapmak da mümkün. Ancak Weapons’ın, ABD’deki okullara yapılan toplu silahlı saldırılara da işaret eden başlangıç noktası dahil, tüm bunları arka planda bırakma ısrarı çok net hissediliyor. Sonuçta Weapons, ana akım korku sinemasında işini iyi yapan bir deneme daha çok. Kabiliyetsiz polisi, vurdumduymaz komşusu, cehaleti kucaklayan yöneticisiyle kurduğu ABD panoraması ise, tüm o tuhaflığın gerçek hissiyatını kuvvetlendirmek için sadece bir araç.

Weapons

Çocukların kaybolmasına dair görüntülerdeki, varış noktasında güvenlik kamerası eksikliği gibi bir türlü anlam veremediğim büyük hikâye açığını bir kenara koyarsak, Weapons yas duygusunun modern toplumda nasıl konumlandığına da çok da kendini paralamadan kafa yoruyor. Bu “eforsuz iddia”nın en büyük kozu ise Gladys karakteri ve onu canlandıran Amy Madigan. İlk ve tek Oscar adaylığını 1986’da Twice in a Lifetime ile alan Madigan’ın perdedeki tuhaf varlığı, bütün yolculuğu daha da değerli kılıyor. Tüyler ürpertici motivasyonlarıyla sonsuz bir kaosun kapılarını aralayan Gladys, öyküde ters giden her şeyin müsebbibi gibi konumlanırken aslında her şeyin anlamsızlığını ifşa ediyor. Toplumu içten çürüten, çıkarlarına göre nefes alıp veren, çirkin maskesine bile bile aldanılan sayısız kansızın temsilcisi o.

Mutlak bir amaca sıkı sıkıya bağlı kalmak yerine gelişine güldüren, korkutan ve yeri geldiğinde düşündüren Weapons’ın bu başıboş hâliyle beğenilmesinin, tek olmasa da birbirini tamamlayan sayısız nedeni var bence. Babam ve Oğlum’da, Salim’in arkasından koşan karısının yarattığı o ağır melodram sonrası çatlayana kadar güldüren an misali, Weapons da korkuta korkuta canımızı okuduktan sonra kahkahalara boğan bir refaha erdirme manevrası yapıyor. Travmalarımızı ipe dizmekten fazlasını yapan, seyircisini memnun etme kaygısı taşıyan, iyi yazılmış ve iyi oynanmış bir korku filmimiz oldu uzun bir aradan sonra. Çok mu?


Oscar Boy sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Devamını oku
Yorum Yapın

Yorum yazın...

Oscar Boy sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin