The Beguiled

The Beguiled

Yönetmen: Sofia Coppola | Oyuncular: Colin Farrell, Nicole Kidman, Kirsten Dunst, Elle Fanning, Angourie Rice, Oona Laurence, Emma Howard, Addison Riecke | Senaryo: Sofia Coppola (uyarlama), Thomas P. Cullinan (roman) | 93 dakika | Drama

Geçtiği zaman dilimi sebebiyle izlemeden Sofia Coppola’nın bugüne kadar yaptığı her şeyden farklı olacağına inandıran The Beguiled, yönetmenin her daim beslendiği temaları Amerika’daki İç Savaş dönemine taşıyor. Thomas Cullinan’ın aynı adlı romanı 1971 tarihinde Clint Eastwood ile Geraldine Page’i bir araya getirip beyazperdeye uyarlanmış. 2017 güncellemesinde ise çağın anlatısına ayak uydurarak perspektif kadınlara kayırılmış ve Eastwood ile Page’in rollerini Colin Farrell – Nicole Kidman ikilisi tekrar ediyor. Bahsi geçen ilk uyarlamayı izlemediğim için mukayeselerim okuduğum birkaç içerik yazısından öğrendiklerimle ibaret. Bu sebeple The Beguiled’ı hazırlanmadan seyrettiğimi söylemem gerek öncelikle. Pek sevdiğim Sofia Coppola, materyale alçakgönüllü yaklaşımında yine cinsiyet rollerini ve bastırılamayan hevesleri incelemeye koyulmuş. Üstelik yaşlardan mütevellit çok daha geniş bir palete sahip bu sefer. Malum, evvelinde otellerden banliyölere, çeşit çeşit melankolik mekânı gezip kişileri tekilleştirerek ele almasıyla tanıyoruz kendisini. Gelenek bozulmamış. Şimdi de bir kadın yurdunda, yine hayata karşı metanetini kalabalık içerisinde yalnız sürdüren karakterlerle haşır neşir oluyor. Ellerine düşmüş hasta asker ile iki ucu çoklu denklemli mühim bir ateşkes yapan kadınlar en nihayetinde yerini engellenemez cinsel tomurcuklanmalara bırakan tansiyon sebebiyle savunmasızca evdeki değişen dinamiklerin yeni yüzüne tutunmaya gayret ediyor. Yalnız buradaki kumar pulu hormanlarıyla aptallaşan insanlar değil. Hayatta kalma içgüdüsü tüm bireyler için yegâne pazarlık faktörü. Gelgitler dışarıdaki savaştan bağımsız olarak evde de cephelere bölünen ahalinin tamamına etki etmesine rağmen kaçak olarak belirli şartlar altında yerleştiği bu sayıca ezildiği hanede Colin Farrell’in teslim edilmemek için verdiği mücadele seyri keyifli kılan. Teker teker manipüle etmek istediği, avucuna alıp amacına ulaşacağını düşündüğü 14 kollu organizma efor sarf etmeden yutuyor ödlek eri. Elinden iktidarını tek bir hamlede alıyor, güvendiği tüm özelliklerini aşağılıyor. Ve burada kayda değer tek bir erkek karakter olsa da, karşı cinsin hegemonyasındaki düzene açıyor isyan bayrağını Sofia Coppola. İnceden de değil, bağıra bağıra biz sizden akıllıyız, kaderiniz bizim elimizde diyen bir gövde gösterisi. Tabii alışılagelmiş üzere yemeğini de lezzetine varabilelim diye ağır ağır servis ediyor, tüm kartlarını erkenden açık etmiyor film. Finale vardığınızda tarifteki her mizansenin gerekliliğini kavrayabilmemize rağmen süreci ilgiyi ayakta tutabilecek kadar başarılı idare edemiyor oluşu The Beguiled’un en büyük sorunu denilebilir. Kirsten Dunst’ın uzun bir aradan sonra gelen leziz performansına doyabilmek için ekranda görüneceği bir sonraki sahneyi beklemiyor olsam kayda değer dayanç eksikliğimin inkar edilemeyecek bir yan etkisi olabilirdi. Ama bu hâliyle bile neden Hollywood’un büyük stüdyo sistemine boyun eğmemiş en iyi kadın yönetmenlerinden biri olduğunu hatırlatacak yetilerini sergileyebiliyor Sofia Coppola. Her filmi yok oyuncuların, yok senaryonun, yok görüntü yönetmeninin diye birine tayin ederken, bu hanımefendinin elinden çıkma anlatıların hepsini direkt adına etiketlendirebiliyoruz ya en çok ona seviniyorum.
Fesat Mukayese: The Beguiled > Lincoln

Yazar Hakkında

1990 doğumlu. Kuir. İkizler. 2009'da ödül sezonu portalı Oscar Boy’u kurarak sinema yazarlığına başladı. 2014’ten beri O Podcast’in moderatörlüğünü yapıyor. 2023 yılında da SİYAD üyesi oldu.

Yorum yazın...