Eleştiri
Kneecap: Köklerden Yükselen Ses
97. Akademi Ödülleri’nin En İyi Uluslararası Film kategorisine İrlanda’nın adayı olarak gönderilen Kneecap, aynı adlı bir rap grubunun bir araya gelme hikâyesini konu alıyor. Belfast’lı grubun üyeleri Mo Chara, Móglai Bap ve DJ Próvaí’nın hayatlarında iki büyük faktör var. İlki, müziklerinden politik duruşlarına kadar her şeyi besleyen uyuşturucu kültürleri. Ketaminden kokaine, türlü kimyasal ve halüsinojen, özgürlükçü üçlümüzün ilham kaynağı da denilebilir hatta. İkinci önemli faktör ise Gaelic dili. Temel felsefeleri, unutulmaya yüz tutmuş dillerini korumak olan Kneecap, cumhuriyetçi kimliklerinden kati surette ödün vermiyor. Birlik ve beraberlik söylemlerine yaslanan politikacılar ile onların maşası olan her türlü kuruma ve kuruluşa karşı savaş açan Kneecap üçlüsü, sömürgeleştirilmiş İrlanda halkının “bizden” savaşçıları. İngiliz emperyalizmine karşı direnişin 21. yüzyıldaki en mühim temsilcilerinden ve Gaelic dilinin popüler kültürdeki muhafızlarından biri bu grup.
Rich Peppiatt’ın, henüz tek bir albümü olan ve yeraltında ünlenmiş bir gruba biyografi çekmesinin temelinde, tarihi anarşiden beslenen bir ülkenin yerel dilini ancak 2022’de resmî olarak tanıması yatıyor elbette. Film bir başkaldırıyı konu alıyor olsa da, Peppiatt’ın amacı yeniden isyan bayrağı çekmekten ziyade tarihi belgelemek ve geçmişle bugün arasındaki giderek büyüyen uçurumu biraz olsun kapatmak. Gerçek Kneecap üyelerinin kendilerini canlandırdığı bu yapım, Margaret Thatcher’a diş bileyerek ve IRA’nın saldırıları arasında hayatta kalarak büyüyen bir neslin isyancı kimliğinin nasıl şekillendiğini açıyor sanki bilmeyenlere. Bu noktada, hem eski nesillere bir özet sunuyor hem de aynı siyasi fikirlerden beslenmesine rağmen uyuşturucuya karşı olan paramiliter R-RAD (Radikal Cumhuriyetçiler Uyuşturucuya Karşı) ve benzeri gruplara da kendi perspektifini aktarıyor.
Kneecap, İrlanda’nın uluslararası sinema yolculuğuyla da yakından ilgili bir yapım. Festivalden festivale dolaşıp sonunda Oscar’a aday olan The Quiet Girl, devlet desteğiyle Gaelic dilini hem dünya çapında tanıtmayı hem de kendi halkını bu dili konuşmaya teşvik etmeyi amaçlıyordu. Kneecap ise benzer bir misyonu çok farklı bir yaklaşımla üstleniyor. Film, işgalciyle sömürge arasındaki gerilimi yatak odasında kurulan fantezilerle yüzleştiriyor. Protestan bir kıza âşık olan kahramanımız, otoriteyle karşı karşıya geldiğinde İngilizce konuşmayı reddediyor. Köşeye sıkıştığında ise ne dilinden ne de kendini bulutların üzerine taşıyan destekçilerinden vazgeçiyor. Bazı anlarda uyuşturucuların etkisiyle sürrealist sekansları da filmine yerleştiren Peppiatt, İrlanda’ya özgü mizah dolu, yüksek enerjiyi hep canlı tutuyor. Film, tüm gücünü özür dilemeden kendin olmaktan, köklerine sadık kalmaktan ve bu yolda kararlılıkla ilerlemekten alıyor.
Birlik yanlısı sağcıların uykularını kaçıran delişmen Kneecap, İrlanda tarihindeki anarşistlere yapılan göndermelerle dolu bir hikâye sunuyor ve bu hikâyede sürpriz bir de yıldız var: Michael Fassbender. Fassbender, karakterlerden birinin IRA üyesi babasını canlandırıyor. Tıpkı Steve McQueen’in Hunger filmindeki karakteri gibi. Hatta oraya küçük bir gönderme de var filmde. Bu bağlantı, iki film arasındaki tematik bağı güçlendirirken, Fassbender’ın canlandırdığı baba figürü hikâyenin politik derinliğini artırıyor. Fassbender’ın karakteri, politik olarak Kneecap ile benzer ideallere sahip, ancak seçtiği yol bakımından onlardan farklı bir yöne gitmiş soldaşları için güzel bir ayna. Peppiatt, bu karakterin dönüşümü aracılığıyla, genç nesil ile eski neslin bir tür uzlaşmasını ve el sıkışmasını sağlamaya çalışıyor.
“Brits out” sloganları arasında filmin esas vurucu noktası elbette müzik. Sanatın birleştirici gücünden bahsederken, toplum için bir ayna görevi görmesinin önemini unutuyoruz. Tüm sanat dalları arasında en ulaşılabilir olan müzik, bu tür büyük ölçekli dönüşümlerde çok daha önemli bir role sahip. Kneecap, geçmişten bugüne taşınmaya çalışılan dili sahiplenmenin ancak zamane kültürüne adapte olmakla mümkün olabileceğinin ne kadar farkındaydı, bilinmez. Ancak Rich Peppiat, onların hikâyesini kasıtlı bir amaç belirtmeden ama müziğin bu süreçteki büyük rolünün farkında olarak anlatıyor. Gaelic dili, müzikle birlikte yeni kuşağın zihnine giriyor ve bugüne dair bir anlam kazandıkça daha fazla kişi için daha büyük bir önem taşıyor. Ezilenleri kahraman yapan ve güçlünün zorbalığını tüm açıklığıyla ortaya koyan Kneecap‘in bir film olarak başarısının membası da müzik.