Eleştiri

Sorry, Baby: Ya Sonra?

Yayınlandı

on

SORRY, BABY | Yönetmen & Senaryo: Eva Victor | Oyuncular: Eva Victor, Naomi Ackie, Louis Cancelmi, Kelly McCormack, Lucas Hedges, John Carroll Lynch, Hettienne Park, E.R. Fightmaster, Cody Reiss, Jordan Mendoza | ABD, İspanya, Fransa | 103′ | Drama

Sundance Film Festivali’nden Waldo Salt Senaryo Ödülü’yle dönen ve dağıtım hakları A24 tarafından satın alınan Sorry, Baby, komedi çıkışlı Eva Victor’un imzasını taşıyor. İlk uzun metrajlı filminde Victor, New England kırsalındaki bir üniversitede hocalık yapan Agnes’in, yüksek lisans yıllarının sonuna doğru yaşadığı bir olayı ve sonrasını anlatıyor. İngilizce bölümünde tez yazma sürecinde olan Agnes’in, danışmanı Preston’la (Louis Cancelmi) flörtöz bir ilişkisi varken, rızası dışında yaşadığı bir cinsel istismar, hayatının tüm dengesini altüst ediyor. Bu travmayı kendi başına atlatmaya çalışırken film, #MeToo sonrası yapımlarda sıkça rastladığımız ifşa kültürünü doğrudan ele almak yerine meseleyi çok daha bireysel ve içsel bir yerden tutuyor. Hem Agnes’in en yakın arkadaşı Lydie’yi de hikâyeye dahil ederek bu tür saldırıların ardından kadın dayanışmasının onarıcı gücüne odaklanıyor, hem de toplumsal yapının kadınlara dayattığı anlayış biçimlerini sorgularken, rıza kavramının iki yakın arkadaşın hayatlarında aldığı farklı konumlar üzerinden de bir tezat kuruyor. Tüm bu anlatının birleştirici gücü yalnızca senaryo değil üstelik. Eva Victor, yönetmen koltuğunda da ustalıklı bir kurgu diliyle, sessizliği dahi anlamlı bir araca dönüştürmeyi başarmış.

TikTok için çektiği skeçlerle tanınan Eva Victor’un böylesine durağan ve meseleli bir Amerikan bağımsızına yönelmiş olması başlı başına ilginç. Sorry, Baby boyunca cinsel saldırıya uğramış olanlara çok tanıdık gelecek bir melankolinin içine yerleşiyor Victor. Bu tür travmaların kimlik üzerindeki tahribatını katman katman açarken, izleyiciyi de Agnes’in zihninin içine alıyor. Olayın hemen ardından yaşanan neye uğradığını bilememe hâli, otoritelerden yardım istediğinizde bir insan değil de grip olmuş bir vaka gibi muamele görmenin sistematik soğukluğu, istismarcının yüzündeki tanıdık maskeyi aralamakla gelen tokat etkisi… Etki giderek büyüyor. “Tecavüz” kelimesini kendine konduramamak mı, yoksa insanların nasıl tepki vereceğini bilememek mi bilinmez, Agnes bir türlü bunu yüksek sesle dile getiremiyor. Ardından gelen sessizlikte ise tüm ilişkilerinin üzerine bir gölge düşüyor. Cinsel benliğini kaybetmek, bir başkasının tenine yeniden dokunmasına izin verememek gibi sonuçlarla Victor, travmanın ağırlığını tüm gerçekliğiyle yaşatıyor izleyiciye.

Karakterlerin okudukları bölüm üzerinden edebiyatla doğrudan ilişki kuran Sorry, Baby, referansları aracılığıyla yapısal düzeninin ipuçlarını da hızla veriyor. Yetişemediği bir teslim tarihi için Joan Didion’dan kopya çeken yalnızca Lydie değil. Eva Victor da tıpkı Didion gibi, aralarında belirgin zaman boşlukları olan başlıklarla bölmüş filmini. Travmanın lineer bir süreç olmadığını göstermek adına oldukça etkili bir yöntem bu. Zira Victor, benzer temalara odaklanan pek çok yapımın aksine, hızlı bir uyanış ve dışavurum süreciyle her şeyin günden güne daha iyiye gittiği doğrusal bir iyileşme çizgisi olmadığını biliyor. Travmada hangi günün, hangi olayın, kimin hangi tavrının size geçmişi hatırlatacağına dair hiçbir fikrinizin olmaması, süreci zaten başlı başına yıpratıcı kılan şey. Bazen saldırganla ilgili, hiç beklemediğiniz birinden gelen bir itiraf, bazen trafiğin ortasında bastıran bir panik atak, bazen de çok istediğiniz bir işi aldıktan sonra gelen “kendine layık görmeme” hissi… Victor, bu gelgitleri zamanın iniş çıkışlarla dolu akışına bırakarak anlatıyor.

Bu tür olayların doğasında yer alan kötülüğü bastırmak için mizaha başvurmak, elbette bir baş etme mekanizması. Eva Victor da baş karakteri Agnes’ı tam olarak bu yöntemle hayata tutunduruyor. Üniversitede kadın olmasının altını çizen yetkililerden, zorunlu jüri görevinden kurtulmak için her şeyi itiraf ettiği savcıya kadar herkesin kayıtsızlığına karşı, Agnes’in yaptığı espriler gerçekliğin keskinliğiyle acıtıyor. Mevcut anın ağırlığına daha fazla yük binmesin diye debelenen bir karakter izliyoruz. Hem tecavüzün kadınlar için her zaman bir “ihtimal” oluşuna öfkeli, hem de duyanların ne yapacağını bilememesine karşı anlayış göstermeye çalışıyor. Ama zaten trajikomikliği de burada. Mağdur olan kişi yalnızca kendisi değilmiş gibi, durumu paylaştığı insanlara da şefkat göstermek zorunda kalıyor; bu da onu daha da eğip büküyor. Doğru kararı almak neredeyse imkânsız. Parçalanmış bir özgüvenle, kırılmış bir yaşam enerjisini çuvala koyup ömür boyu yanınızda sürüklüyorsunuz. Ayak bileğinize bağlanmış o çuvalı bazen unutuyorsunuz belki; ama önünüze dik bir yokuş çıktığında ne kadar ağır olduğunu hatırlayarak ilerlemek zorunda kalıyorsunuz.

Sorry, Baby’nin bu deneyimi sıradanlaştırarak evrensel bir dile dönüştüren yaklaşımı, bence filmi eşsiz ve kıymetli kılan en önemli unsurlardan biri. Ancak Agnes’in hayatında kritik anlara eşlik eden Lydie’nin varlığına da ayrıca değinmek gerekiyor. Çünkü onu yalnızca yan karakter değil, filmi biricikleştiren bir güç olarak okumak mümkün. Lydie en başından itibaren sadece dinlemeyi, anlamayı, bazen yalnızca bir nefes gibi yanında durmayı bilen, dostluğun ve kadın dayanışmasının bilincinde biri. Agnes’i daha da öfkelendirmek ya da onu istemediği bir intikam döngüsüne sürüklemek gibi bir derdi yok. Yapabileceklerini hatırlatıyor, yanında duruyor ve bu şekilde yükünü bir nebze olsun hafifletmeye çalışıyor. Filmin, yıllar sonrasına ait bir zaman diliminde, Lydie’nin “rıza” sonucu hamile kaldığını Agnes’e haber vermesiyle açılması ise oldukça etkileyici bir anlatı tercihi. Kapanışta da Agnes’in, bilinçli şekilde yaşanmış bir ilişkinin sonucunda doğan bu çocuğa, dünyanın kötülükleri için önceden özür dileyerek uzattığı o dayanışma eli, filmi duygusal bir çemberle tamamlıyor. Belki kulağa biraz zorlama bir fikir gibi gelebilir; ama Sorry, Baby’nin abartısız ve sade anlatımında bu tercih de son derece yerli yerinde duruyor.

Hayatın karmaşıklığı içinde, daha da karmaşık bir yaşanmışlığı eritip yaymak ve neredeyse tamamı ekonomik sayılabilecek tercihlerle bundan dengeli bir anlatı kurmak, Sorry, Baby’nin en büyük kozu. Eva Victor, size karşı yapılan bir yanlışın bütün artçılarını, aptal yerine konmanın katmanlarını itinayla yerleştirmiş filmine. Kendisini başrolde tam anlamıyla yeterli bulmadığımı itiraf etmeliyim. Ancak Naomi Ackie ile Lucas Hedges, John Carroll Lynch, Kelly McCormack ve daha niceleri, küçücük rollerde bile tüm açıkları kapatıyor. Victor’ın kasıtlı ifadesizliği, çevresindeki herkesin büyük oyunlarıyla tezat oluşturdukça da bir anlam kazanıyor aslında. Çünkü neticede, yutkunamadıklarıyla ışıltısını kaybeden Agnes. Etrafındakiler, anlasa da, dinlese de yalnızca birer tanık. Herkes evine dönüp kapısını kapattığında, kendi derdine dönüyor. Rüzgârın uğultusundan bile kuşkulanan bir tek Agnes…

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version