But Perşembe

But Perşembe: Fisherlar Konuşmayı Öğreniyor

Yayınlandı

on

Six Feet Under ile But Perşembe’de bu hafta iki değil, tam üç bölüm birden konuşarak ilk sezonu kapatıyoruz. Televizyonun yapısını kökten değiştiren ve HBO’yu Amerika’nın en güçlü markalarından biri haline getiren diziyle ilgili sohbetlere ise seyahatim sebebiyle kısa bir ara vereceğim. Bir sonraki But Perşembe buluşmamız 23 Ekim’de olacak, haberiniz olsun. Şimdi gelelim Michael Engler’ın yönettiği “The Trip”, Rodrigo García imzalı ikonik “A Private Life” ve dizinin yaratıcısı Alan Ball’un dönüş yaptığı sezon finali “Knock, Knock”a…

#Public

Var oluşundan nefret etmeyi su içmek, yemek yemek, tuvalete gitmek kadar temel bir eyleme dönüştüren David, bayi toplantısından bozma bir levazımatçı kongresinde konuşma vermek üzere Las Vegas yollarına düşüyor kardeşi ve Brenda’yla. Mikrofonla buluştuğu anda o sıkıcı, ezberlenmiş, vaazdan bozma cümlelerini sıralayacakken bir delilik anında elindeki notları fırlatıp Kroehner’a ve temsil ettiği her şeye savaş açıyor meslektaşlarının önünde. Hemen de destek görüyor tabii. Erkek egemen kalabalık, David’e ödül niyetine gittikleri barda bir striptizciden kucak dansı hediye ediyor. Ama David’in “heyecanlandıramadığı” hanım kızımız afallayınca, David de gay olduğunu açıklayıp sorunun onda olmadığını söylüyor. Normalde bir seks işçisine ya da bu sektörde çalışan herhangi birine sırlarınızı güvenle emanet edebilirsiniz, değil mi? Ama yok, kadın David’i oraya getirenlere dönüp “Adam gaymiş, gerizekalılar!” diye anons geçiyor. Hadi bakalım, hoş geldiniz cenaze namazına…

David’in hızlı kazandığı arkadaşlarını, içselleştirilmiş homofobileri yüzünden aynı hızda kaybediyoruz. Peki sırada ne var? Elbette eskort servisinin nimetlerinden yararlanmak. Cinsel özgürlüğünün farkına varan ama libidosunu doyuramayan bedeninin hâli çok tanıdık. Dolabınızdan çıkacağınızı kesinleştirmese de, o yola yaklaştığınızın habercisi oluyor bu maceralar. Ne de olsa ucunda yakalanma ihtimali var. Zaten David de bir otoparkta ulu orta sekse girişince basılıyor ve geceyi nezarethanede geçirmek zorunda kalıyor. Neyse ki kanatsız meleğimiz Keith imdada yetişiyor. Bunu sadece onu sevdiği için yaptığını söylemesi de David’in önüne bir umut kırıntısı bırakıyor.

Brenda’yı kardeşi Billy hakkında öğrendiği gerçeklerle baş başa bırakmıştık geçtiğimiz hafta. Yeni girdiği her ortamda başka biriymiş gibi davranarak eğlenmeyi seven Brenda’nın huzuru, Billy misafir edilmeden ortada belirince bozuluyor. Yüzleşme sırasında Billy, yine eski bahanelerine sığınıp bütün manipülasyon numaralarını sergiliyor ablasının karşısında. Brenda’ya baskı yaptığı, hatta neredeyse üzerine yürüdüğü anda olaya şahit olan Nate, bir güzel alıp fırlatıyor Billy’i odanın öbür ucuna. Zaten yeterince derdimiz yokmuş gibi, bir de şu Billy belasıyla uğraşmasak keşke, değil mi? Ama girdik artık Chenowith batağına… Las Vegas’tan eve döndüklerinde Billy’nin fotoğraflarına bakarken bir gerilim daha patlak veriyor. Ablasıyla Nate’in yarı çıplak halde yataklarında uzandıkları bir fotoğrafı, rızalarını almadan çekip bastırmış bizim manyak. Neyi amaçladığını bulana HBO Max üyeliği hediye edebilirim.

Fisher hanımlarından Claire ise temiz bir sopayı hak eden Gabe takıntısında yeni ufuklara yelken açıyor. Kardeşini kaybeden Gabe’in, zamanında ona ne yaptığını umursamadan yaralarını sarmaya çalışmasında elbette bencil bir taraf var. Çünkü ihtiyaç duyulmak ve görülmek, Claire’in en büyük arzusu. Alkol ve eroin arasında savrulup hastaneye düşen Gabe’in başında bekliyor bu süreçte. Gabe sadece okulu ya da şehri değil, aslında hayatı tamamen terk etmeye doğru gidiyor, orası belli. Claire konuşulmayan gerçeğin ağırlığını taşıyamayacak olsa da, tüm gücüyle tutmaya çalışıyor onu kollarından. Gabe’in annesi de sırtını dönünce oğlana, Claire iyice sahipleniyor onu.

Bölümün ansızın ölen bebeği, bu aralar sinirlerime fena dokunan Rico’yu kendi çocuklarıyla ilgili korkular yaşamaya sürüklüyor. (Ne? Six Feet Under’da ölüm korkusu mu? Yok artık!) Ruth ise yeni edindiği çiçekçilik mesleğinde kendini geliştirmek için gittiği derste “kontrol delisi” olmakla suçlanıyor. Kontrol delisi olduğunu kabul etmeyen Ruth’umuz, başkalarının onu nasıl gördüğünü kontrol etmeye çalıştığının farkında bile değil. Büyük bir hayal kırıklığı ve sinirle döndüğü evde kızına danıştığında aldığı cevap ise harika: David’in bu özelliğini kimden aldığını sanıyorsun?

Kırıyoruz Dolabın Kapaklarını

Bütün korkularımı harekete geçiren bir sahneyle açılıyor “A Private Life”. Birbirlerine herhangi bir heteroseksüel çift kadar görünür bir şekilde sevgi gösteren iki gay, ATM’nin önünde para çekerken homofobik bir saldırıya uğruyor. Birisi koşarak kurtuluyor, diğeri ise vücuduna ve kafasına aldığı darbeler sonucunda ölüyor. Tanınmayacak hâle gelmiş naaş Fisher & Sons’a geldiğinde, David’in içindeki ses artık durdurulamaz bir noktaya erişiyor. Yeni bebeği olan Rico’dan görevi devralıp onunla bizzat ilgilenmek istiyor; çünkü bu seferki sadece bir iş değil, bir onur meselesi. Eğer evrenin kendisine gönderdiği bu tatsız işaret bile onu harekete geçirmezse, üzerindeki kokuşmuş toprağı bir daha asla atamayacak.

Bu bölümde kanıma dokunan birkaç detay var. David’in ölüyle yaptığı sohbetler zaten tanıdık. Ama asıl konuşulması gereken, o küçük nüanslar. Yarı çağdaş bir ailenin eşcinsel evladı olarak büyümüş herkese tanıdık gelebilecek ayrıntılar hepsi. Mesela Rico’nun “Acaba çocukların sana torun verecek mi?” diye sorduğu anda David’in hissettiği o huzursuzluk ve milisaniyelik bakışma. Ya da ölen oğlanın cenazesi için toplananların arasından geçerken Keith’in yeni sevgilisi Eddie’yle göz göze gelişleri. Bir suçluluk, bir sorumluluk, bir burukluk işte. Öyle bir kader bağıyla tutunuyoruz ki birbirimize, iliklerimize kadar nefret ettiğimiz ama atanmışı unutturan seçilmiş ailemize öyle ya da böyle yaklaşmış herkesin acısını paylaşıyoruz ister istemez.

Bu vaka, David’in hayatla kurduğu ilişkiyi bir anda değiştiriyor. Rico, David’i bu “homo” üzerinde yaptığı ince iş için tebrik edince, David aniden dökülüveriyor: Biliyor musun Rico, ben de homoyum. Rico’nun oracıkta kafasına devasa bir piyano düşmesini dilememe neden olan cevabı elbette korkunç. Neymiş efendim, David bu konu hakkında konuşmayacakmış. Onun ailesinde de erkeklerle yatıp kalkan erkekler varmış ama karılarını ve çocuklarını terk etmezlermiş. Ve bakın, daha da berbatı geliyor, onlar hâlâ erkekmiş! David’in eline geçen ilk sert objeyle kafasına bir tane geçirip Rico’yu oracıktaki tabutlardan birine tıkaması gerekirdi ama tabii benim asabi formumdan çok uzaklarda. Garibim, sadece “Ben de erkeğim!” diye haykırmakla yetiniyor.

David’in değişimi, Keith’le olan iletişimine de yansıyor. Ölen oğlanın cenazesinde, orada gaylerin varoluşuna karşı gelen o dev cahil gruptan birine saldırınca Keith toparlıyor durumu. David de hemen ardından özür diliyor. Üstelik bu özür, orada bir an delirmesiyle ilgili değil sadece. Onu anlamadığı, daha önce açılmadığı, Keith’i duysa da dinlemediği, ilişkileri süresince yaptığı tüm yanlışlar için kocaman bir özür bu. Ve son olarak sıra Ruth’a geliyor. Çiçekçideki eşcinsel mesai arkadaşı Robbie’den fikir almaya çalışan Ruth, işittiklerinde tanıdık bir şeyler bulmuş olmalı ki gözleri doluyor. Robbie, “Annemin hayatı boyunca yaptığı tek şey çocuk yetiştirmekti. O yüzden onun istediği gibi biri olmaman, ‘hatalı’ çıkman, tüm hayatının bir başarısızlık olduğu anlamına geliyordu.” diyerek Ruth’un hislerine tercüman oluyor.

David açıldığında Ruth’un söyledikleri bana hayattan daha gerçek hissettirdi. Kızgın çünkü Ruth. “Neden bugüne kadar söylemedin?” siniriyle gözleri doluverdi oracıkta. Ama böyle değildiniz ki be Fisherlar… Bu evde kimin hislerini konuşabildi ki bugüne kadar? Kimin ağlamaya, kimin fazla gülmeye hakkı olmuştu? David’in de açılamayacağını düşünmesinden daha normal ne olabilir? Bu hayatı kendine bir zindana çevirmeye hazırdı, sırf bu evin normali “susmak” olduğu için. Oğlun olduğum için beni seviyorsun da, beni gerçekten tanıyor musun be anne?

Bu şahaneler şahanesi bölümde David’in kabak çiçeği gibi açılmasına ek olarak Billy’nin pasif agresif saçmalıkları Nate ile Brenda’yı ayırıyor, yetmiyor Brenda’ya saldırıyor ve nihayet oradan da hastaneye yollanıyor. Claire’in okuldaki terapistle yaptığı sohbetler kendiyle yüzleşmesine sebep olurken Gabe’i de gözü kapalı bir şekilde sahiplenmeye devam ediyor. Ama yani Davidciğim açılmışken, sizin belaya koşa koşa gidişinizi umursayamam kusura bakmayın.

Kale Kapanıyor

Brenda’nın Billy konusunda rasyonel fikirler almasını gerektiren saldırıdan sonra onu hastanedeki ziyaretiyle biraz içimizin kıyılmasını bekliyor ama yani, hasta olduğu her hâlinden belli Billy’nin gerekli profesyonel yardımı alması 2000’lerin başında nasıl karşılanıyordu bilmiyorum da şu an sadece “doğru” geliyor bana. O yüzden o “ben yapamadım gardaşım, edemedim ablam” ağlaşması da hiç dokunmadı. İyileş de dön, çıkınca da ilaçlarını eksik etme Billycik. Tabii sezon finali olduğundan önemli bir viraja ihtiyaç duyan dizi, Billy’den kurtulduğu gibi yeni bir dert bırakıyor kucağımıza. Brenda ve Nate, hastane dönüşü kaza yapıyor. Bu kazanın sonucunda da Nate, beynindeki damarlarla ilgili bir sorun yüzünden her an felç geçirip ölebileceği haberini alıyor. Ölümü aklımızdan çıkarmamıza izin vermeyecek senarist odası, anlaşıldı. Cenazeler yetmiyorsa, beyninizin içine yerleşiriz direkt diyorlar.

David’in görev yaptığı kilisede de sorunlar baş gösteriyor. Görev adlarını ezberlememe konusundaki inadımı sürdürüyorum ama sanırım papaz dememiz gerekiyor… İşte o nazik papazın davranışlarını “gay” olmasıyla yorumlayan bir yönetici ve bağışçı buluşmasında David de pat diye açılıveriyor. Pazar ayininde de kim olduğundan hiçbir şekilde utanmayacağını söylediği bir vaaz verip koparıyor burayla bağlarını. Tanrı’yla arasına birkaç homofobiğin girmesine izin vermeyecek, enstitülerin kölesi olmayacak kıvama geldi bizimki. Keith’e bu meseleyle ilgili dert yanışı da pek tatlıydı açıkçası. Ama bu görüşmelerin Keith tarafından “arkadaş canlısı” bir kodlaması olsa da David ümitlenmeye devam ediyor. Aklı hâlâ, artık Eddie’nin olan Keith’le yaşayamadıklarında.

Claire’in Gabe’i de nihayet gerçek yüzünü gösteriyor bu bölümde. Kafasının dumanlı olmasının verdiği yetkiye dayanarak bir soyguna girişiyor. Billy’den yakamızı kurtardığımız gibi bu oğlanı da hapis, hastane ya da mezar üçlüsünden birine transfer edeceğimiz günü iple çekiyorum. Claire’imiz acaba kendisine bir evcil hayvan mı alsa? Bundan daha az nankör olacağı ve sevgisini göstermekten çekinmeyeceği kesin. Üstelik öyle bakkal çakkal soyma huyları da olmaz. En kötü bir tabutun içine girip pisler patili dostumuz. Hayır, Claire’i de kötü alışkanlıklarının içine çekecek diye korkuyorum, 48 numara ayağını herkesin ağzının içine sokmaya bayılan yalı kazığı.

Ve sezonu kapatırken son bir de Ruth cephesine bakalım. Sıkıcılığıyla 10 bölüm önceki Ruth’a hitap etse de, şimdinin Ruth’unun içini açamayan Hiram başka kollarda şefkati bulduğunu söyleyerek ayrılıyor kraliçemizden. Ruth o kadar büyük bir soğukkanlılıkla karşılıyor ki bu durumu, üzerindeki bir yükü daha attığını anladığı gibi de içgüdülerine kulak verip Nikolai’nin koynuna giriyor. Ama ateşli sekslerinin arkasından onunla asla evlenmeyeceklerini, bunun sadece alelade bir flört olduğunu söylüyor. Yürü be kraliçe, kim tutar seni! Yeni sezonda daha çok flört istiyorum. Her yer döşü kıllı, testosteron kokulu Nikolai klonlarıyla dolsun.

Sezon da Rico’nun bebeğinin vaftiz töreniyle sona eriyor. Fisher & Sons çatısı altındaki partide herkesi uzun bir aradan sonra bir tebessümle görüyoruz. Nate’in yüzünde elbette buruk bir ifade var. Brenda’ya bakarken beraber kurabilecekleri bir hayatın olasılığına heyecanlansa da, aniden ölmesinin yaratacağı tahribat kırıyor neşesini. Sonra merdivende Nathaniel Sr. beliriyor. Birkaç bölümdür hiç görmediğimizi fark ediyoruz onu. Belki bir noktadan sonra hiç belirmeyecek Six Feet Under’da. Ölüm küçülecek, hayat büyüyecek, toprağın altına girenler anımsansa da hatıralar silikleşip seyrekleşecek. Tam da dizinin alıştığımız tonuna yaraşır bir şekilde karanlığa doğru çekiliyor Nathaniel Sr. Uzun yolumuzda daha çok mutlu anı biriktireceğiz zaten babamız. Sen yine gelirsin.

Yorum yazın...Cevabı iptal et

Exit mobile version