Keyfî Drag Race Tekrarı: Geldi veda zamanı Teletubbieler’in…

Keyfî Drag Race Tekrarı: Geldi veda zamanı Teletubbieler’in…

Güneş ardında batınca tepelerin, geldi veda zamanı Teletubbieler’in. Ru-ru-ru-RuPaul’s Drag Race 14 (hatta verdiği arayı da sayarsak 15) haftalık serüvenini tamamladı. Bugüne kadar izlediğimiz en yetenekli kast olduğuna bizi ikna eden onuncu sezonun entrika dolu birleşme partisi ve final gecesini de birleştirerek efsanevi bir kapanışa imza atıldı yine. Biliyorum, eşek öldüğü için kimsenin üzerine, hele ki neredeyse bir hafta olmuşken çene dinleyesi yok. Fakat hem orijinal içerik olsun, hem de içimde kalacağına bloga dökeyim kafasıyla klavyenin başına oturdum. Zaten uzunca bir off-sezon dönemine giriş yapıyoruz, bırakın da hevesimi alayım.

Önce epey bir tartışmalara yol açan reunion‘dan bahsetmemiz gerek. Miss Vanjie’nin Ru’yu tekrardan hayata bağladığı ve 11. sezona kesin olarak geleceğini anlamamız haricinde yarışma tarihinin en önemli kavgalarından birini izledik bu buluşmada. Üstelik taraflardan biri de tüm bu franchise’ın sahibi, 100’ü aşkın drag queen’e tüm dünyaya ulaşma fırsatını yakalamış RuPaul idi. Efendim, sezon başından beri The Vixen’ın çamurun içinde yüzdüğünü konuşup duruyoruz, bunu saklayamayız. Kendisine yapılmasını arzu etmediği şeyleri başkalarına yapmaktan asla çekinmiyor ve işler istediği gibi gitmediğinde de tüm dikenlerini çıkarıp herkesi sokmaya koyuluyor. Yalnız Cracker’ın da inatla tekrarladığı bir şey var, Vixen ne kadar zor bir insan olursa olsun ağzından çıkan tek bir cümle yalan değil. Gereksiz yere dahil olduğu kavgalarda da durum bu, şovun bir parçası olmuş siyahi queenlere hayranlar tarafından gösterilen muameleyle ilgili isyanında da yüzde yüz gerçekleri konuşmakta.

The Vixen, RuPaul’s Drag Race için ayaklı bir reality check esasında. Bunu en son Willam’la yaşamıştık. Phi Phi’nin sırf imajını düzeltemediği için All Stars 2’de tüm prodüksiyona meydan okumasını saymıyorum; çünkü bence bu vakada vaktimizi ayırmaya değecek bir katarsis mevcut değildi. Vixen’ın isyanı ise bambaşka. Herkesin dillendirmeye korktuğu, zamanın “yükselen sağ” ve “önlenemeyen örgütlü faşizm” problemlerini çığırarak en azından yarışmanın hitap ettiği kitleye duyurmak istemesini çok mantıklı buluyorum. Hiç Reddit’e, Instagram’a ya da Twitter’a uğradınız mı? Drag Race ile alakalı tüm sosyal medya uzantılarında beyaz, zayıf queenler baş tacı edilirken bu kategoriye uymayan herkesi paramparça ediyor messy twinkler. Ve ne acıdır ki farkında olmasalar da benzer tepkileri etrafımda yarışmayı izleyen insanların da verdiğini fark ediyorum. Ne garip ve ne kadar da üzücü.

Amma velakin, The Vixen’ın sıkıntısı çok haklı sebeplerle yola çıkmış olmasına rağmen belki gençliğinden, belki bitmek bilmeyen kızgınlığından sürekli olarak rota değiştirmesi. Eureka ile olan sezon sırasında ve sonrasında devam eden kavgasının kendisini haklı çıkartmaya yetecek bir cephesi mevcut değil. RuPaul’un büyük buluşma sırasında kazanı kaynatıp reyting almak adına Vixen’ın damarına basmasını da mantıklı bulmuyorum; fakat belki de benim karakterimle alakalıdır bilemeyeceğim, münakaşa sırasında arkasını dönüp giden ya da en başından pes edip iletişimden kaçan insana tahammülüm yok. Vixen da kendisini haksız çıkartmaya yetecek bir harekette bulunup ringten ayrılarak yarım ağız bir taraftarı olarak beni kaybetti. Sonrasında Asia’dan gelen “bakıcılık” isyanını da epey salakça bulduğumu eklemem gerekiyor. Zamanın ne kadar değerli bir şey olduğunu öğrendiğim günden beri kendi b*kunda boğulmaya meraklı bireyleri yalnız bırakmayı öğrendim. Hayat, yaşının olgunluğuna erişememiş manbabyler ile uğraşmaya değecek kadar uzun değil ne yazık ki.

Vixen meselesinden çıkıp direkt finale gelmek istiyorum şimdi. Farkında mısınız bilmem, yani en azından eski sezonları hatim edenler görebiliyordur diye düşünüyorum, Drag Race’in tesir alanı epeyce büyüdü. D listesinden ünlülerin videolar yolladığı yarışmada Oprah Winfrey’nin, Judi Dench’in kalan sağlara başarılar dilediği, Ru’ya yayınlanacak mesajlar gönderdiği bir devire geldik artık. Geçtiğimiz sezonun bitişinde bu ticari başarıyı “Lip sync for the crown” ile değerlendirerek iki önemli savaşçısını kaybetmişti RPDR ve ben de epey sinirlenmiştim hatırlarsanız. Fakat geriye dönüp baktığımda yapılmak istenenin ne olduğunu daha iyi anlayabiliyorum. O yüzden bu formata alışmış Top 4’ün tekrardan benzer bir mücadeleye tabi tutulmasına artık itirazım yok. En azından haberleri var ve hazırlanıp gelebiliyorlar.

Drag Race’in giderek büyüyen popülaritesinin de yarışmaya zarar verdiğini düşünenlerden değilim bu arada. Aksine, buna ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Kendini queer canlısı, herkesin özgürce yaşayabilmesini isteyen bir insan evladı olarak tanımlasam da bilhassa trans bireyler ve direkt drag kültürünün açılımı hakkında çok güzel eğitti beni bu reality show. Bunu bir televizyon programının yapabildiğini görmek de neresinden bakarsanız bakın devasa bir başarı. Benim gibi nice hayatlara dokunduğuna, pek çok izleyicisinin dünyaya bakışını değiştirdiğine can-ı gönülden inanıyorum. Ve bu kucaklayıcı tavır mevzu bahis iken de oturup sırf daha çok izleyiciye ulaşıyor, kurallar değişti, gelenler yarışa daha hazır olduğundan inorganikleşti diye mızıkçılık yapamayacağım. Çünkü LGBT’nin bir parçası olan ya da davalarına destek veren herkesin verdiği pozitif mesajlar için istisnasız coşkulu tezahüratlar sıralaması gereken bir müsabaka bu, kim ne derse desin.

İtirazların televizyonculuk namına gelenlerine ise bir şey diyemeyeceğim. Evet, finaldeki üç lip sync performansı da bence birbirinden karışıktı. Aquaria’yı sezon öncesinde de Youtube’da pazarlanan lip sync videolarıyla tanıdığımız için ben yüksek enerjili bir performans bekliyordum açıkçası. Ama çocukcağız, ergenliğinde odasının kapısını kilitleyip Spice Girls kasetleriyle çılgına dönen veletlerden hallice dans figürlerine sahip. Aman aman, iyi ki sezon içerisinde dans etmek zorunda kalmamış. Eureka da fazla Peppermint ve Sasha Velour izlemekten reveal‘ın suyunu çıkardı. Kameron Michaels galiba şu kalabalıkta kabul edilebilir bir performans çıkarabilen tek yarışmacı. Asia’nın kelebek skandalına ise hiç gelmek istemiyorum. Zaten büyük bir pişmanlık içerisinde kendisi. Hayvan haklarını gözeten kuruluşlardan birinde gönüllü olarak çalışmaya başlamış hatta.

Bu arada finalin ve final sonrasında izlediğim röpörtajların da fikirlerimi epeyce değiştirdiğini söylemem gerek. Aquaria, belli ki buraya tıpkı All Stars 2’nin Alaska’sı gibi taç için gelmiş ve istediğini de aldı. Biliyorsunuz, final çekimlerinde her queen’in taç giyme töreni çekiliyor; fakat yarışmacılar sonucu televizyonda öğreniyor. Aquaria’nın bu seyir sırasında verdiği tepki de açıkçası kendisine bir kez daha aşık olmama yol açtı. Asia’nın pozitif tutumu, genel olarak etrafındaki herkese bir anne şefkatiyle yaklaşıyor olmasına da alıştım artık. Merak ettiğim kariyerinin bundan sonraki aşamalarında RPDR ile nasıl bir bağlantıda olacağı. Acaba bir All Stars sezonuna dahil edilir mi? Eureka ise belli ki sadece beyaz ve zayıf queenleri seven, Sasha Velour ve Violet Chachki’den başka bir queen’in adını anmayan ergen izleyicinin nefretinden yorgun düşmüş durumda. Ginger Minj’e de aynı muameleyi göstermişti bu döl israfları. Çok çok üzülüyorum bu tahammülsüzlüğe, pasif agresifliğe. Kameron’a gelirsek… Hayır.

Demem o ki, RuPaul’s Drag Race TV’nin altın çağı için çok çok değerli bir proje ve zirvedeyken bir süre daha bu popülerliğin tadını çıkarmalarına itiraz edemiyorum. Varsın bugüne kadar yarışmış herkes tükenene dek All Stars sezonları çekilsin. Kaldı ki televizyondaki müsabakalar içerisinde galiplerine ve hatta katılanlarına böylesine büyük kariyerler sunabilen, paralar kazandırabilen başka bir yarışma da yok. Çene yapmayın, yapıyorsanız da gölge etmeyin rica ediyorum. Bu hikâye daha yeni başladı ve niceleri de gelecek. Mini mini birler, çalışkan ikiler böyle programları izleyip farklı olmanın, farkında olmanın sorun teşkil etmediğini öğrenecek. Çünkü bu ılımlı, çaktırmayan öğreticiliğe, hele ki dünyanın çivisi çıkmışken her zamankinden çok ihtiyacımız var.

Keyfî Drag Race – Untucked

  • Aquaria’nın final açılışındaki kostümü… Shoot!
  • Aquaria’nın final lip sync’indeki kostümü… Boot.
  • All Stars 4 için şimdiden dedikodular gelmeye başladı. Hayalimdeki kadroyu paylaşayım da ağzınız tatlansın: Shea Coulee, Trinity Taylor, Manila Luzon, Latrice Royale, Kim Chi, Naomi Smalls, Pearl, Valentina, Willam (d’uh!) ve Monet X Change.
  • Monet’nin Miss Congeniality seçilmesi de epey mutlu etti beni açıkçası. Umuyorum bundan sonraki sezonlarda da bu unvanın kime gideceğine yarışmacıların oylarıyla karar verilir.
  • RuPaul’un Charisma, Uniqueness, Nerve and Talent şarkısı eşliğinde yıllar sonra ilk kez dans ettiğini görmek de pek iyi geldi. Demek ki bacakları tahta değilmiş!!!!
  • Birinci sezon queenlerinin dahil olduğu kısımı da keşke prova etselermiş. Çok Türk işiydi her şey.
  • Son bir şey daha: Acaba Bülent Ersoy bu yarışmayı izliyor mudur? Yani transseksüellik ile drag queenliği birbirinden ayırt edebilmek lazım; fakat ülkemizde bu görsel sanata, istemli ya da istemsiz hiç fark etmez, bir şekilde katkıda bulunan tek sanatçı kendisi. Tepeden tırnağa mübalağalı bir estetikten besleniyor ve bence kariyeri ikonik kılıklarla dolu. Bir gün yollarımız düşerse ödüm bir tarafıma karışmadan sormak istiyorum. Çok ciddiyim!

Yazar Hakkında

1990 doğumlu. Kuir. İkizler. 2009'da ödül sezonu portalı Oscar Boy’u kurarak sinema yazarlığına başladı. 2014’ten beri O Podcast’in moderatörlüğünü yapıyor. 2023 yılında da SİYAD üyesi oldu.

3 Yorum

  1. Mehmet Noyan

    Aquria daha 10.sezon baslamadan once verdigi ropörtajda im from newyork city and im superstar deyisiyle aklimda yer edinmisti ve tum sezon boyunca da farkıni ortaya koyarak finali firesiz hakketti Finalde Eureka ile olan lip sync performansiyla cok uçurmadiysa da bizi trinity sasha pepermint in karisimi bir sov la ve hep ayni hareketleri yapan Eureka dan daha orjinal bi gorunume sahip oldugu kesin. 3 lu lip sync te de japon anime karakteri kostumu ve sovuyla da rpdr tarihine damgasini vurup taci kazandi.Sharon Alaska Vioelet ile beraber en iconik kralicelerden biri olarak hatirlanacak hep.

    Yanıt

Yorum yazın...