Us

Us

Yönetmen: Jordan Peele | Oyuncular: Lupita Nyong’o, Winston Duke, Shahadi Wright Joseph, Evan Alex, Elisabeth Moss, Tim Heidecker, Yahya Abdul-Mateen II, Anna Diop, Madison Curry, Cali Sheldon, Noelle Sheldon, Duke Nicholson, Kara Hayward, Nathan Harrington | Senaryo: Jordan Peele | 116 dakika | Korku, Gerilim

Üzerinden sadece iki sene geçmiş olmasına rağmen neden tahammül edemediğimi hatırlayamayacak kadar umursamadığım Get Out’un ardından, komedi kariyerini askıya alıp yönetmenliğe soyunan Jordan Peele trenine atlamak için fırsat kollamamı ben de anlayabilmiş değilim. Ancak geç ama bir anda ısındığım, korku janrının klasiklerinden de bolca ilham alıp toplumsal yorumunu bu sefer ikinci plana iten beyefendiyle Us sayesinde yıldızım barışmış bulunmakta, bunu söyleyebiliyorum. Hemen başlayalım bir yerinden… “Bu yüzden Tanrı, ‘Kaçıp kurtulamayacakları bir yıkım getireceğim başlarına,’ diyor, ‘bana yakarsalar da onları dinlemeyeceğim.’ .” ayetinin üzerine eklediği bolca İncil referansıyla cennet ile cehennem arasındaki kontrastı Amerikan rüyasının tutunan ve tutunamayanlarıyla kuran Peele, neredeyse geleneksel addedilebilecek bir korku filmi yaratmış. Reagan’ın Amerikası’ndan açılışını yapıp herkesin sıkça hatırlattığı üzere, Cronenberg tarafından tohumları atılmış body horror’a ve hatta işgalcilerinden sebep Haneke’nin Funny Games’ine kadar geniş bir havuzun kaymağını kullanarak meselesini okyanusun ötesine de taşırıyor bu defa. Bireyin algısıyla ve hayattan beklentileriyle oynayan toplumsal baskıyı iki çocuklu evli bir çiftin üzerine bırakıp, insan evladının parmaklıklarını teker teker monte ettiği, o ulaşılamayanları dışında bırakan zihin hapsinde ateşte kavuruyor karakterlerini. Kendimizi inandırdığımız mutluluk tarifininin tam içinden bir naniği iş başına milyon dolarların kazanıldığı bir endüstrinin elinden izlemek manidar biraz tabii. Ancak Peele, Get Out’ta ağzımızın tadını kaçıran süssüz eleştirisini renkli şekerlemelere bulamış Us’ta. Çok da eforsuz, temposuz değil elindeki anlatı. Başından sonuna seyircisini peşi sıra sürükleyen bir hayatta kalma hikâyesi var merkezde. Ve ayrı ayrı herkese fiziksel zararda bulunmaya teşebbüs etse de tek hamlede akıtmıyor oluk oluk kanı. En gergin anların arkasına eklediği, kimi zaman bir iki mimikten ibaret komedisiyle de ana akıma biraz daha yakın tutuyor öyküsünü. Santa Cruz’un insanı tedirgin eden plajında startını verdiği travmatik eserinde bugünün ABD’sinde kendinden farklı olana duyulan eşsiz tahammülsüzlüğün bile hesaplaşması var ayrıca. Yani tamamen de bir anlatıcı olarak kendine biçtiği rolden sıyrılmış değil. Yalnız itiraf etmek gerekirse, daha az politik olmaya gayret ettiği egzersizinde olay örgüsü büyük bir önem taşıdığı için “Neden?” sorusuna cevap veremediğimiz türlü mantık hataları biraz zayıflatıyor Us’ı. Bunları da muazzam bir müzik kullanımı, hatırda kalacak kareler inşa etmekteki ustalığı ve çalıştığı oyuncu kadrosunun yetenekleriyle kapamaya çalışmış. Daha doğrusu, ben kusurlarını bunlarla örtmeye gayret ettim diyeyim. Oynadığı her rolde parlayan Lupita Nyong’o ve Black Panther sayesinde tanıştığımız Winston Duke’un haricinde evin iki çocuğu da (Shahadi Wright Joseph, Evan Alex) harikalar yaratıyor. Tuhaflıklar ile raks ederken tutkulu bir fikri kucağımıza bırakan yönetmenin allı pullu oyununa kandım ben özetle. Kötü şakalar ve fiziğiyle o coğrafyanın klişesine dönüştürdüğü baba, ona giydirdiği Howard kazağıyla orta-üst sınıfın alışkanlıklarını diline dolamadan tiye alması bile Get Out’un bizi sandalyeye bağlayıp kaşıkla zorla yedirdiği Calpol tadındaki gözlemden daha tatlı geldi dersem, iyice anlaşılır. Bu sinema dilinin evrimini izlemek epey keyifli olacak belli ki. Alandayız!

Yazar Hakkında

1990 doğumlu. Kuir. İkizler. 2009'da ödül sezonu portalı Oscar Boy’u kurarak sinema yazarlığına başladı. 2014’ten beri O Podcast’in moderatörlüğünü yapıyor. 2023 yılında da SİYAD üyesi oldu.

2 Yorum

  1. Metin

    Hazır korku sinemasına ısınmışken John Carpenter izlemek ister misin? Halloween, The Fog, The Thing, Christine, They Live ve In the Mouth of Madness… Carpenter, korku sinemasının Antonioni’sidir.

    Yanıt

Yorum yazın...